Aile cinayetleri Türkiye’de nereye gidiyor?
Eylül ayında ünlü şarkıcı Güllü, Çekmeköy'deki evinde bir kazada hayatını kaybetmişti. İlk başta yüksekten düşme sonucu olduğu düşünülen ölüm, soruşturma ilerledikçe şüpheli bir cinayet halini aldı. Olayın ardından şarkıcının kızı Tuğyan Ülkem Gülter, cinayet suçlamasıyla tutuklandı. Oğlu Tuğberk Yağız Gülter ise müşteki olarak savcılığa ifade vermek üzere çağrıldı.
Güllü’nün ölümünün ardında yatan gerçekler, olayın bir kaza değil, büyük ihtimalle bilinçli bir şekilde meydana geldiğini ortaya koydu. Savcılık, olayın cinayet olabileceği ihtimaliyle soruşturmayı derinleştirirken, Tuğyan’ın tutuklanmasının ardından, oğlu Tuğberk Yağız Gülter’in de ifadesine başvuruldu. Tuğberk’in, “Annemin ölümüne neden olan herkes hakkında şikâyetçiyim” dediği öğrenildi. Ancak, Tuğyan’ın suçsuz olduğuna inanan Tuğberk, eğer ablasının cinayetle bir ilgisi yoksa şikâyetçi olmayacağını belirtti.
Güllü'nün ölümünün ardından çıkan ifadeler ve tanık beyanları, aile içindeki gerginliklerin boyutlarını gözler önüne serdi. Savcılık ve polis soruşturması devam ederken, olayın gelişmesiyle birlikte, daha fazla ayrıntı gün yüzüne çıkacak gibi görünüyor.
Psikolojik Perspektif: Aile İçi Dinamiklerin Çöküşü
Güllü'nün ölümünün ardında yatan psikolojik sebepler, yalnızca bireysel bir suçu değil, aynı zamanda ailenin içindeki çöküşü de gösteriyor. Aile içindeki bireylerin birbirlerine karşı duyduğu öfke, kıskanlık, değersizlik duyguları gibi karmaşık duygusal dinamikler, zamanla daha büyük bir patlamaya yol açabiliyor. Güllü’nün kızı Tuğyan’ın, bir anda annesinin ölümüne karışması, travmatik bir ilişkinin sonucundan başka bir şey değil.
Failin Psikolojisi ve Kardeşler Arasındaki Rol Çatışması
Tuğyan’ın cinayetle suçlanması ve oğlu Tuğberk’in şüpheli olmayan bir biçimde ifade vermesi, ailedeki rol çatışmalarının büyüdüğünü gösteriyor. Aile içi psikolojik şiddet; güç, kontrol ve saygı arayışı içerisinde biriken öfkenin, şiddetle dışa vurulmasıdır. Tuğyan’ın, annesinin hayatını kaybetmesine neden olan bir suçtan tutuklanması, ailenin yaşadığı içsel çözülmenin bir yansıması olabilir.
Bununla birlikte, Tuğberk’in "Eğer ablam suçsuzsa şikâyetçi değilim" diyerek durumu sorgulaması, kardeşler arasındaki güvenin ve sadakatin nasıl kırılabildiğini gösteriyor. Yıllarca birlikte büyüyen bireylerin bir anda birbirine düşman hale gelmesi, aile içindeki çatışmaların derinleştiğini gösteriyor.
Sosyolojik Perspektif: Toplumsal Yapının Değişen Aile Modelleri ve Cinayetler
Son yıllarda aile içi cinayetlerdeki artış, sosyal yapının değişmesiyle yakından ilişkili. Geleneksel aile yapılarındaki yer değiştirmeler, ekonomik krizler, iletişimsizlik ve bireysel yalnızlık gibi toplumsal faktörler, aile bireyleri arasında artan gerilimlere zemin hazırlıyor.
Güllü olayında olduğu gibi, aile içindeki bireylerin psikolojik sorunları, ekonomik kayıplar, travmalar ve dışarıdan gelen baskılar, şiddetle sonuçlanabiliyor. Aile üyeleri arasında yaşanan bu tür olayların ardında, daha derin toplumsal sorunlar yatmaktadır. Örneğin, aile içindeki şiddet ve cinayet vakalarının çoğunda, ekonomik eşitsizlik, toplumsal izolasyon, ebeveynler arası çatışmalar ve bireysel stres faktörleri ön plana çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra, günümüzde yaşanan yalnızlaşma ve bağımsızlık arayışları, ailenin eski dayanışmacı yapısını zayıflatmış, duygusal destek sistemlerini de sarsmıştır. Bu durum, bireylerin birbirlerine karşı daha kırılgan hale gelmesine ve sonunda şiddet kullanmaya eğilimli olmalarına yol açmaktadır.
Aile İçi Cinayetlerin Artış Oranı: Son Yıllardaki İstatistikler
Son yıllarda Türkiye’de aile içi cinayetlerin artışı, dikkat çeken bir toplumsal sorun haline gelmiştir.
2024 ve 2025 yıllarında aile içi cinayetlerin oranı, geçtiğimiz yıllara oranla %18 oranında artmıştır.
Kadın cinayetlerinin oranı, en fazla eşler arası şiddetle bağlantılı olarak artmaktadır. Çocuklar ve ebeveynlerarasındaki şiddet de son yıllarda %10 oranında yükselmiştir.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde, aile içi şiddet olayları %40 oranında daha sık görülmektedir.
Aile İçi Şiddet ve Cinayetlere Dikkat
Aile içi cinayetler sadece bireysel bir suç olmanın ötesinde, toplumun temellerini sarsan bir yapısal sorun haline gelmektedir. Ailelerin yaşadığı psikolojik ve toplumsal baskılar, insanların birbirlerine karşı şiddet kullanmalarını tetikleyebiliyor. Güllü’nün ölümü gibi olaylar, aile içindeki gizli gerilimlerin ne kadar büyük bir yıkıma yol açabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Önerilen Çözüm Yolları:
Aile içi danışmanlık ve terapilerin yaygınlaştırılması
Erken yaşta duygusal zeka eğitimi ve psikolojik farkındalık arttırma
Toplumsal şiddetle mücadele için aile içi programlar ve kampanyaların artırılması
Eğer ailenin çözülmesi gereken bir psikolojik dinamiği varsa, bunun dışa vurumu genellikle şiddet ve cinayetle kendini gösteriyor. Toplum olarak, ailenin iyileştirilmesi için daha fazla çaba harcamak zorundayız.