Kader gayrete aşıktır: Sefer bizden, zafer Hak’tan
Başarmak, sadece istemekle değil; en çok da o isteğe inanmakla ve o inanç uğruna ter dökmekle başlar arkadaşlar.
Ben; ilkokul mezunu bir babanın, ortaokul terk bir annenin evladıyım. Bu vesileyle, hayat mücadelesinin en zorlu cephelerinde ter dökmüş merhum babamı rahmetle anıyor, cefakar anneme de Rabbimden sağlıklı ve hayırlı bir ömür diliyorum.
Hayata 1-0 önde başlayanlardan değil, o "sıfırı" tırnaklarıyla kazıyarak "bire" çevirmeye çalışanlardanım. Henüz 40 günlük bir bebekken yanan bir evin içinden sağ çıkarılmışım. Rabbimin izniyle hayata tutunmam, belki de o gün alevlerin arasından çıkarken başladı. O günden beri inadı ve gayreti pusula edinmiş bir teraziyim; hayat ne kadar ağır basarsa bassın, dengeyi inançla kurmaya çalışanlardanım.
Bu anlattıklarım sadece şahsi bir tecrübe değil, dünyanın neresine giderseniz gidin değişmeyen evrensel bir kanundur. Farklı karakterlerde, farklı coğrafyalarda olsalar da zirvedekilerin ortak dili hep "gayret" olmuştur.
Mesela bilimin zirvesindeki gururumuz Aziz Sancar... Mardin’in Savur ilçesinden çıkıp Nobel’e uzanan o yolu zekasına değil, emeğine borçlu olduğunu şu sözlerle haykırır gençlere: "Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmam. Bizi birbirimizden ayıran emektir, çalışmaktır."
Ya da gönül dünyamızın mimarı Aşık Veysel... Gözleri dünyayı görmüyordu belki ama o, karanlığa teslim olmak yerine sazının teline vurduğu gayretle hepimizden daha uzağı gördü. Fiziki engellerin, ruhtaki gayretin önüne geçemeyeceğini "Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece" diyerek ispatladı.
Ve spor tarihinin efsanesi Muhammed Ali... Ringlerin kralı olmadan önce çektiği çileyi, "Antrenmanların her dakikasından nefret ediyordum. Fakat 'Vazgeçme! Şimdi sıkıntı çek ve hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa' dedim" sözleriyle özetledi.
Biri laboratuvarda, biri sazının telinde, biri ringde... Yolları farklı ama sırları aynı: Vazgeçmemek.
Genç kardeşlerime baktığımda bazen umutsuzluk, bazen de "kısa yoldan varma" telaşı görüyorum. Oysa sağınıza solunuza bakmadan, kim ne der diye düşünmeden, inandığınız yolda imkanlarınız nispetinde en iyisini yapma gayretiniz hiç eksilmemeli.
Bizim lugatımızda "Nasip ve Kısmet" kelimeleri; oturduğun yerden beklemek değil, "Kader ve Kazaya iman" esasıyla ter dökmektir. Merhum Erbakan Hoca’nın o muazzam tespiti kulağımıza küpe olmalı: "Biz seferle müjdelendik, zaferle değil."
Bizim görevimiz sefere çıkmak, hazırlığımızı yapmak ve yola revan olmaktır. Zaferin müjdesini, hakkımızda hayırlısı neyse ona razı olarak "Nasip" başlığı altında bekleyeceğiz. Sonuç bizim elimizde değil, ama süreç tamamen bizim gayretimize emanet.
Tevekkül ve vicdan, bu yolculukta en sadık iki yol arkadaşınız olsun. Allah bizi hep iyilerle karşılaştırsın, yolumuza selamet versin diye dua edeceğiz; ama unutmayın ki işin başı da, sonu da, özü de gayrettir.
Boşuna dememişler; "Kader gayrete aşıktır" diye... Bu aşkın hikmeti, vazgeçmeyenlerin hikayesinde saklıdır.
Yolunuz açık, gayretiniz daim olsun.
Muhabbetle…