İstanbul
Kar yağışlı
1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Sporda etik değerler ve günümüzdeki yansımaları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Spor, insanlığın en eski ve en saf rekabet alanlarından biridir. Gücün, emeğin, azmin ve adalet duygusunun sahaya yansıdığı bu alan, aynı zamanda topluma örnek olması beklenen bir değerler bütünü taşır. Ders notlarında altı çizilen spor etiği ilkeleri, aslında yalnızca sporculara değil; yöneticilere, hakemlere, medyaya ve hatta seyirciye kadar uzanan geniş bir sorumluluk zincirini tarif eder. Kâğıt üzerinde bakıldığında tablo kusursuzdur. Peki ya sahadaki gerçek?

 

Bugün gelinen noktada spor, giderek “oyun” olmaktan çıkıp büyük bir ekonomik sektör hâline gelmiştir. Bu dönüşüm, beraberinde etik aşınmayı da getirmiştir. Basının kışkırtıcı dili, reyting uğruna körüklenen fanatizm ve “kazanan her zaman haklıdır” anlayışı, sporun birleştirici ruhunu zedelemektedir. Hakemi hedef gösteren manşetler, sporcuları tahrik eden yorumlar ve tribünleri adeta bir öfke arenasına çeviren söylemler, şiddetin zeminini hazırlamaktadır.

 

Adil müsabaka ilkesi ise en ağır darbeyi alan değerlerden biridir. Şike iddiaları, bahis skandalları, hakemlerin ve sporcuların yasa dışı ilişkilere bulaşması artık münferit olaylar olarak görülmemektedir. Tam tersine, neredeyse olağanlaşmış bir tabloyla karşı karşıyayız. Oysa spor, yalnızca fiziksel beceri, strateji ve emeğin yarıştığı bir alan olmalıydı. Sonucu önceden belirlenmiş bir karşılaşma, spor değil; iyi kurgulanmamış bir senaryodur.

 

Bir diğer önemli mesele, sporun para ve ün eksenine sıkışmasıdır. Sporcu sağlığının ikinci plana atılması, genç yaşta başarı baskısıyla tüketilen bedenler ve “ne pahasına olursa olsun kazan” anlayışı, etik değerlerin ne kadar gerilediğini göstermektedir. Doping, yalnızca kurallara aykırı bir hile değil; insan sağlığına ve sporun geleceğine karşı işlenen bir suçtur.

 

Bahis ve şans oyunları meselesi ise bu çürümeyi daha da derinleştiren bir başka başlıktır. Spor müsabakalarının, “az parayla çok kazanma” hayali üzerinden pazarlanması, karşılaşmaları kötü niyetli müdahalelere açık hâle getirmiştir. Bugün yaşanan gözaltılar, tutuklamalar ve davalar, bu sistemin nasıl bir çıkmaza sürüklendiğinin açık göstergesidir.

 

Peki nereye gidiyoruz?

Eğer sporun etik temelleri bu hızla aşınmaya devam ederse, geriye yalnızca formalar, logolar ve büyük paralar kalır. Ruhunu kaybetmiş bir spor ise ne toplumu birleştirir ne de gençlere umut verir. Çözüm; kuralları yeniden yazmakta değil, var olan etik ilkeleri samimiyetle uygulamaktadır. Medyanın dilinden yöneticilerin hesap verebilirliğine, sporcunun duruşundan seyircinin tavrına kadar herkesin kendine düşen payı sorgulaması gerekir.

 

Aksi hâlde sormaya devam ederiz:

Neler oluyor?

Ve daha da acısı…

Gerçekten nereye gidiyoruz?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...