KOLOMBCU TAKAS
Kolombcu Takas (Colombian Exchange), Colomb’un Amerika kıtasını keşfinden sonra her şeyin çalınıp götürülmesine verilen makyajın ismidir. Kolonileşmenin ve merkantilist zihniyetin hak gördüğü bir soygundur bu takas. Güya her şey Eski Kıta’dan Amerika kıtasına ve Amerika kıtasından da Eski Kıta’ya aktarılacaktır. Endemik türler, değerli madenler, hayvan türleri, insanlar ve fikirler birbirleri ile değiştirilecektir. Fakat gerçekte bu takas bedelsiz olmuştur. Hep tek taraflı çalışmıştır. Sonra Amerika’da sömürülecek bir şey kalmamış, savaşçıların açtığı yolu çiftçiler, din adamları, tüccarlar, altın avcıları takip etmiş. Arayan aradığını bulmuş mu bulmamış mı bilinmez ama kalan kalmış göçen göçmüş, müstakil devletler ortaya çıkmıştır. Yeni bulunan kıtadan sömürülecekler bitmiş veya diplomasiye devredilmiş olsa da Kolombcu Takas fikrinin sahipleri bu ideolojiyi hiçbir zaman terk etmemiştir.
Kolombcu Takas en yoğunlukla fikir alanında yaşanmaktadır. Fikirler sömüren tarafından geliştirilmekte halen varsa zapt edilmektedir. Kolombcu Takas’ın en zararlı fikir tohumu ise ‘kötü olanla hayır’ yapmaktır. Kötü olanla hayır yapmak Protestan inanç biçimidir. Her yılbaşı piyango bayileri önünde umut satın alanları görürsünüz. Röportajlarında bazıları para çıkarsa cami yaptırmaktan söz ederler. Hüsnü zan gereği Yaratan ile pazarlık yaptıklarından söz edemeyiz. Bu durum için tespit Kolombcu Takas’ın Protestanlık ihracı biçimindedir.
Kolombcu Takas’ın kökleri ise Orta Çağ kilisesine dayanır. Orta Çağ kilisesinin uygulamaları ile ilgili anlatılan çok ilginç hikâyeler vardır. Fevkalade acayip uygulamalar, Batı’da birçok insanın dini inançlarını terk etmesinde çok etkili olmuştur. Haklıdırlar. Aynı zulüm ve sapkınlıkları bizler yaşasak daha şiddetli tepki verebilirdik. Ancak fobialar toplumu olan Batı korkuları nedeniyle tepkiyi kendisine vermiş ve bozuk düzeni değiştirmek yerine dinsiz yaşamayı tercih etmiştir. Kilise’nin çok ileri gittiği örneklerden birisi şöyledir; Kilise seks işçiliğini yasak kabul eder. Bu yasağa rağmen mücadele etmekte etkili olamaz. Sonra bu türden iş yapanların kendilerine olan tavırlarını yumuşatarak aracılık edenleri hedef alırlar. Sonrasında tutumları iyice esner ve ortaya bir trajedi çıkar. Bakarlar ki bu işin önüne geçemiyorlar, bu türden yerleri işleterek parasını hayırda kullanmayı makul görürler. Anlatılanlar odur ki Kilise başkası yapıp kar edeceğine bari biz yapalım böylece kilisenin ekonomisine katkımız olur noktasına kadar gelir. Maddeci sapkınlık iliklerine işlemiştir.
Bu sapkın anlayış ile her şey meşrulaştırılabilir. Her günah, hayır yolunda işletmekle meşrulaştırılabileceği gibi dini çerçevenin dışında sadece ahlaki değerleri referans görenler için her kötülüğün meşrulaştırılması yolunda da benzer bir algı oluşturulabilir. Bu meşrulaştırma hiçbir zaman samimi gönüllerin işi olamaz.
Son dönemde bir promosyon meselesidir tuttu gidiyor. Emekliler ve çalışanların kafası karışmış durumda. Tartışmalara şöyle bir bakıyorum çok ilginç görüşler var. Bu görüşlerden birisi şu şekilde ‘alınmalıdır ve hayır kurumlarına verilmelidir’. Adres isterseniz o da var. Bu iş fıkıhçıların işidir. Ancak alınmalıdır ve hayır kurumlarına verilmelidir sözünü Protestan buluyorum. Bu fetvaların sonu nereye gider varıp düşünsünler. Yoksa meşrulaştırmanın sonu gelmez. Bu tartışamaya zemin hazırlayanlarsa illa ve sadece promosyon veren bankaları tercih eden bürokratlardır. Tıpkı zorunlu BES’te olduğu gibi faizsiz modeller akıllara gelmez. Bu bürokratlar ve bu hocalar varken Kolombcu Takas’ın ihracı olan Protestan din(darlık) anlayışından kurtulmak zordur. Artık yalnız değilsin sloganı arkasına sığınanlar bunu kararları ve tutumları ile göstermelidir.