İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​GÜNEYDOĞU MESELESİNİN ALMANCA VERSİYONU ÜZERİNE BİR FANTAZİ 4

YAYINLAMA:

***

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

(ÖZET: Soğuk Savaş sonrasında ABD stratejisi Almanya’yı bölerek bir Büyük Bavyera Devleti kurmak amacıyla iki önemli propaganda grubu oluşturmuştu. İlki sosyalizmden dönen ve ABD hizmetine giren sol-liberaller ikincisi de meczup Evangelist Papazı Siegfried Lacher’e – nâm-ı diğer Papazefendi’ye – kurdurulan Hizmet Hareketi Kilisesi. Bu arada terör örgütü BİP bu her iki yapıdan da destek almaktaydı.)

ALMAN MUHAFAZAKÂR SAĞININ ÖZELLEŞTİRME VE NATO SEVDASI

Soğuk Savaş yıllarında sürekli NATO’cu darbelere maruz kalan, her darbeden sonra yenisi kurulan Alman muhafazakâr sağ partilerindeki politikacılar, buna rağmen, ABD’ye karşı duygusal bir bağlılık hissetmekteydi. Bunun sebebini sosyalizmin dinsizlik olduğu yolundaki ortak bir duygudan kaynaklandığı şeklinde açıklamaktaydılar. Kasabalı ve yarı cahil seçmen kitlesi de kendini Hollywood filmlerine, Amerikan tarzı kültürsüzlüğe yakın hissetmekteydi. Bu yüzden 1990’la 2014 arasında iktidardaki sağ politikacılar ABD’nin emperyalist politikalarının kuyruğuna takılmış, 45 yılın birikimi kamu kurumları haraç mezat yabancılara satılmış, BİP’i desteklediği aleni olan NATO’ya karşı çıkmak şöyle dursun NATO’nun bütün harekâtlarına gönüllü katılmışlardı. Sağ partiler kasabalı ve dar gelirli bir seçmen kitlesine dayanmalarına rağmen partilerin vitrinlerinde hep “sol-liberal” aydınlar vardı.

KARİZMATİK BAŞBAKAN REINHARD THOMAS MANNBORN

Bütün bunlara rağmen artık komünizm olmadığı için NATO’nun bir anlamı da kalmamıştı. Hem ASK içinde hem de sağ politikacılar arasında bu durum sorgulanmaya başlamıştı. 2004 – 2014 arasında dindar Protestan bir kimliğe ve ılımlı bir Alman milliyetçiliğine dayanan karizmatik Başbakan Reinhard Thomas Mannborn darbeci ordunun etkisini kırmak ve Bavyera sorununu çözmek için bir dizi politika geliştirdi. Bu süreçte Başbakan Mannborn’a “Papazefendi” destek verir gözüktü. Aslında birbirlerini hiç sevmezlerdi ama darbeci askerlere karşı iş birliği onları bir araya getirmişti. Aslında işin gerçek yüzü çok farklıydı: Tıpkı NATO’dan bağımsızlaşmak isteyen iktidarlar nasıl darbeye maruz kaldıysa, bu sefer ASK içindeki NATO karşıtı askerlere darbe planlanıyordu. Düzmece davalarla bir çok general, aydın ve siyasetçi içeri atılırken onların boşluğunu “Papazefendi’nin” müritleri dolduruyordu. Başbakan Mannborn ikinci olarak Bavyera sorununu barış yoluyla halletmek ve BİP’i silah bırakmaya ikna etmek için bir “Barış Süreci” başlattı. Burada Mannborn’u bu yola teşvik eden bir dizi “sol-liberal” aydın ve “Papazefendi” müridi olan bürokrat ve siyasetçiler oldu. Hepsinin ipleri tabii ki CIA’in elindeydi.

SON DARBE

Sol liberallerin bir kısmı hırsla “Alman bayrağı değişsin”, “Alman’ım demek yasaklansın” gibi sloganlarla Barış Sürecine destek verirken diğer bir kısmı da Avusturya Alplerindeki eşkıya kamplarına giderek “Aman silah bırakmayın, Mannborn’a güvenmeyin” demekteydiler. Barış Süreci devam ederken silah bırakması beklenen BİP aksine Bavyera’nın başta Münih olmak üzere bütün şehirlerini cephaneliğe çevirmiş, 18 yaş altı çocuklardan “Selb Verteidigung Korps – Öz Savunma Kuvvetleri” kurmuştu. “Papazefendi” Lacher’in ordu ve emniyetteki müritleri de bunlara destek veriyordu. 2014’ten sonra Mannborn bu işin böyle gitmeyeceğini anlamıştı, kendini kandırılmış ve ihanete uğramış hissediyordu. Aynı zamanda biliyordu ki, bütün bu hainlerin patronu CIA’dir. Savaş ABD’ye karşı yapılacaktı. Bu yüzden Lacher’in üstüne gitmeye başladı… Cevap halk ayaklanması teşebbüsü ve yargı darbesiyle geldi. Bu sefer Alman devleti hem Hizmet Hareketi Kilisesi’ni yasakladı hem de Bavyera şehirlerinden BİP’in kökünü kazıdı. ABD ile de ilişkiler gittikçe mesafeli hale gelirken Mannborn Rusya’yla yakınlaşma sürecine girdi… Şimdi 1 milyon TL’lık uzmanlık sorusunda sıra: “Bütün Alman tarihini göz önüne alırsanız, ABD ne yapacaktır? ABD’ye destek kimden gelecektir?” Bildiniz, Lacher’in müridi askerler bir darbe teşebbüsünde bulunur, bu önceden sol – liberaller tarafından desteklenir, Beyaz Alman partisi VRP her zamanki gibi pusuda bekler. Fakat Mannborn, kendi seleflerine benzememektedir, “şapgayı alıp” gitmemiştir. Halkı arkasına alıp, darbeyi bastırır. Papazefendinin müritleri ve BİP destekçileri içeri atılır.

Bu hikaye Almanya’da olunca kimi haklı bulursunuz, kimden yana olursunuz? Vicdan bütün hatalarına rağmen seçilmiş Başbakan Mannborn’dan yana olmanız gerektiğini söyler, değil mi? O zaman söyler misiniz: “Niye bu senaryo Türkiye’de olunca tam tersi cenahta yer alıyorsunuz?”

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...