İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR KADININ GELECEĞİNİ, BİR ADAMIN KAFA KARIŞIKLIĞINA BIRAKMAYIN

YAYINLAMA:

İnanılmaz nazikti.

Nazik ve iyi bir erkek olma zorunluluğu vardı.

Neden mi?

Bir oğlum vardı, 7 yaşında, ona asla kötü davranmayacak biri olmalıydı.
Neyse, baktım ve tamam dedim evlendim.

İnsanlar bayılıyor, herkese yol veriyor, insanların sandalyelerini çekiyor, asansörde yol veriyor, teşekkür ediyor, rica ediyor.

Aman da aman! Nasıl nazik, nasıl kibar anlatamam.

Zaman geçiyor.

Bu adam hiç dışarıda ki, o nazik adam değil.

Kendini insanlara gösterdiği gibi bir adam hiç değil.

Eve geliyorum, oğlum ağlayarak anlatıyor.

Diyor ki..

Anne, aşağıda top oynuyorduk, benim topum cama geldi, cam kırıldı, bu abi, geldi, dizlerinin üzerinde çöktü, sen bu arkadaşlarını niye korkuttun, sen niye apartmanın camını kırdın, diye bana iki tokat attı.

Kafamdan aşağı kaynar sular akıyor, vücudum ve beynim ısınıyor.

Akşam eve geliyor kibar ve nazik adam.

Kapıda ateş püskürerek karşılıyorum, sen ne hakla, neden, benim çocuğuma tokat attın, hem de arkadaşlarının yanında, hangi erkek çocuğu topu ile cam kırmadan büyümüştür, diyorum.

Kibar adamı, doğduğuna pişman ediyorum, paramparça ediyorum.

Daha sonra öğreniyorum ki, benim olmadığım zamanlarda çocuğuma hep dokunuyor.

İnsanlara küfür ediyor, sinirli, asabi, tutarsız.

Ve dışarıda insanların hayran olduğu o nazik adam değil.

Arkama bakmadan.

Hemen boşanıyorum.

O gün, bugün çok nazik, çok kibar, adamlardan çok korkarım.

Çok şüphelenirim.

İstisnalar tabi ki kaideyi bozmaz ama..

Umarım ki, "Bir kadının geleceğini, bir erkeğin kafa karışıklığına bırakmamak lazım"...

Diyen Mehmet Bey..

O muhteşem ses tonu ile, gerçekten çok naziktir.

Sesini bile unuttuğumuz, karısı Arzum O, kendi isteği ile çalışmıyordur..

Ve üretmiyordur.

Ve kendini isteyerek unutturmuştur.

Anlattığı gibidir.

Anlattığımız gibidir.

Allah'ım sen bize, Mehmet beyi bağışla.

Allah'ım sen beni her türlü şüpheden koru.

Funda'ya takılanlar...

... Gül Gölge ve eşi Murat Saygı, tam 11 yıllık evlilikten sonra ayrılmışlar. 2 çocukları var.

Posta gazetesinden Suna, bu ayrılık üzerine röportaj yapmış.

Gül Gölge anlatmış.

Evliliğim üzerine birileri karabasan gibi çöktü, bir çoğunuzun bildiği kişiler, her gün akla hayale gelmeyecek yalanlar ortaya attılar. Karabasan çetesi üstüme üstüme geldi.

Dedikodu, çekişme ve boşanma oldu.

Ah tatlım Gül, 11 yıllık evliliğin bitme nedenleri yukarıda anlattıkların olabilir mi?

Olamaz.

Olmamalı.

Anlattıkların, pek eften püften olmuş tatlım.

Sen en iyisi, çok özel değilse gerçeği anlat.

... Murat Başoğlu, Bodrum'da ve öz yeğeni Burcu Kabadayı ile uygunsuz bir şekilde yakalanmıştı. Haklarında hayasızlıktan dava açılan ve 1 yıla kadar hapis istenen, Murat ve Burcu beraat etmişler. Gazete "Hayasızlıktan beraat ettiler" diye başlık atmış. Davanın sonucuna bakarsak, hakim inanmamış, delilleri yetersiz bulmuş. Ben zaten, Murat'ın, onu affeden karısının ve yeğeni Burcu'nun, linç edilmelerine şiddetle karşıydım ama, sonuca ne diyeceğiz..

Bilemedim.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...