İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HUXLEY, HİLFERDİNG, KÜRESEL FİNANS KAPİTALİN YIKILAN DÜZENİ VE "YENİ ÖZGÜR DÜNYA"

YAYINLAMA:

HUXLEY VE CESUR YENİ DÜNYA

Aldous Huxley’in klasikleşmiş “Cesur Yeni Dünya” adlı eserinin konusu kısaca şöyledir:

“‘Cesur Yeni Dünya’ bizi ‘Ford'dan sonra 632 yılına’ götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında ‘Cemaat, Özdeşlik, İstikrar’ yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, ‘annelik’ ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. ‘Herkes herkes içindir.’
‘Cesur Yeni Dünya’nın’ önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopya geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.”

(http://www.idefix.com/Kitap/Cesur-Yeni-Dunya/Edebiyat/Roman/Bilim-Kurgu sitesinden tanıtım yazısı)

Aslında bir distopya olan “Cesur Yeni Dünya” Huxley’in kapitalizmin geleceğiyle ve onun insan hayatlarına nasıl tahakküm edeceği ile ilgiliydi. İnsanlar tek tip bir hayat yaşamaya şartlandırılmış, bunu tahkim edecek iletişim ve eğitim ağlarıyla hipnozlanmış ve sistemin merkezine hükmeden elitlerin güdümünde ve hizmetinde bir sürü haline dönüştürülmüş olacaktı. Bize 2000’lerin başından itibaren sunulan, küreselleşme – post modernizm - özgürleşme olarak lanse edilen süreç aslında halkların iradesinin sıfırlandığı, bireylerin bütün küre bazında özdeşleştiği, tüketim kalıpları ve üretim tarzı açısından geniş kitlelerin aynılaştığı, kararları seçilmiş yöneticilerin değil büyük uluslararası firma ve banka yöneticilerinin aldığı bir süreçti. Huxley’in yapıtından farklı olarak cinsellik tamamen yasaklanmamıştı, aksine sınırsız cinsel özgürlük kavramı altında ahlâk ilkelerinden bağımsızlaştırılmıştı. Sonuç her iki durumda da aynıdır: Ailenin ortadan kalkması. Aile ortadan kalkarsa toplum da ortadan kalkar. Toplum olmaktan çıkan insan toplulukları sürüye dönüşür. Sürüyü de çobanlar güder.

HILLFERDING VE FİNANS KAPİTAL

Rudolf Hilferding 1877 Avusturya doğumlu bir Marksist iktisatçı, önemli bir sosyalist teorisyen ve Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) önemli bir teorisyeni ve politikacısıdır. Viyana’da doğmuştur, tıp doktoru olmuş, daha sonra SPD’de siyasi kariyerine başlamış, Weimar Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Almanya Maliye Bakanı olarak 1923 yılı ve daha sonra 1928-1929 olarak görev almıştır. 1933’te Hitler’in iktidara gelmesiyle önce Zürich sonra Paris’e kaçmış, 1941 yılında Paris’te Gestapo’nun gözaltında ölmüştür.

Rudolf Hilferding ilk defa “örgütlü kapitalizm” kavramını ortaya artan Marksist iktisatçıdır. O dönemin Marksist iktisatçıları arasında gerçekleşen “Kriz Tartışması’na” bu bakışıyla katkıda bulunmuştur. Marx’ta bulunan bazı temalara dayanarak Marksist iktisatçıların öne sürdüğü kapitalist sistemin istikrarsızlığı, sermaye birikiminin kâr oranlarında düşüşe, kâr oranlarında düşüşün de kaçınılmaz olarak kapitalist sistemin çökmesine yola açacağı yaklaşımına karşı sermaye birikiminin tekelleşmeye ve sermayenin ekonomi bazında yoğunlaşmasına yol açtığı ve bunun da istikrarsızlık değil ama istikrar getirdiğini savunmuştur. Dolayısıyla kapitalizmin kendiliğinden çökmesi pek mümkün değildir. En meşhur çalışması, Das Finanzkapital (Finans Kapital), kendisinden sonra iktisatçıların mali ve reel sektör tekellerinin organik bütünleşmesine verdikleri ad olmuştur. Das Finanzkapital’de, Hilferding tekelci kapitalizmin arkasındaki ana gücün reel sektörü örgütleyen bankacılık sektörü olduğunu, bunun gelir dağılımı emekçi sınıflar aleyhine bozmakla birlikte, aynı zamanda, kapitalist sistemi istikrara kavuşturan bir yapı da olduğunu söyler: Adaletsizlikte istikrar.

KÜRESEL FİNANS KAPİTAL

Aslında Hilferding’in anlattığı sanayi ve finans sektörlerinin göbekten bağımlılığı, kıta Avrupa’sı kapitalizmine mahsus özel bir durumdur. Kısmen Fransa ve İsviçre’de ama esas Almanya ve Avusturya’da kapitalist üretimin örgütlenmesi bankalar eliyle olur. Bankalar kapitalizmin merkezindedir ve sadece bankacılık yapmaz, fakat çok farklı sektörlerde iştirakler yaparak reel üretime doğrudan müdahalede bulunurlar. Alman toplumuna özgü bu “bankacılık merkezli tekelci kapitalizm” Das Finanzkapital’in ve Hilferding’in düşüncelerinin temelini teşkil eder.

Bugünkü dünyada karşılaştığımız Küresel Finans Kapital, Hilferding’in bahsettiğinden çok farklıdır. Çünkü mali sektör, şu anki halde, reel sektörle doğrudan iç içe geçmiş değildir. Finans sektöründe üretilen bir artı değer yoktur, artı değer reel sektörde üretilir. Finans sektörü bu artı değeri farklı sektörlerde üretime kaynak teşkil etmesi için yeniden dağıtır. Bugünkü küresel sermaye düzeni, üretilen artı değeri üretime sevk edeceği yerde kendi içinde döndürmektedir. Tabiî ki, bu küresel sermaye gelişmiş Batı ülkeleri, yani emperyalist ülkeler, merkezlidir. Dolayısıyla üretim büyük oranda gelişmekte olan ülkelerde yapılacak ve dünyada üretilen bütün artı değer de Batı’nın Küresel Finans Kapital’inde toplanacaktır. Bu sistemin tefeci ağababaları, gerekirse sisteme karşı çıkan ülkeleri derecelendirme kuruluşları marifetiyle cezalandıracaklardır da! Bugün bizim başımıza gelen de budur. Bu açıkça, silahla fethedilemeyen ülkelerin dolarla fethedilip sömürgeleştirilme sürecidir. Bugünkü Küresel Finans Kapital, mahiyet itibariyle, Hilferding’in Finans Kapitali’nden farklıdır. Bütün dünyayı sağmal koyun gibi sağıp kendileri keyf-ü sefâ içinde yaşayacaklar, buna karşı sesini çıkaran “Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak!” diyen liderleri ve milli devletleri özgürlük düşmanı ve diktatörlük ilan edecekler! Ne güzel İstanbul be!

Size Cuma günü yeni bir dünya hakkında yazacağımı söylemiştim. Ancak yerim kalmadı. Ancak şu kadarını çıtlatayım: Önümüzde büyük bir küresel savaş var. Bu savaşın sonunda şekillenecek dünya ya Huxley’in “Cesur Yeni Dünya’sı” ya da benim tabirimle “Yeni Özgür Dünya” olacaktır. Bugünkü Küresel Finans Kapital Hilferding’in dünyasından çok Marx’ın anlattığı dünyayı çağrıştırmaktadır. Böyle ise, o zaman, sistemin nihai bir çöküşü için uygun şartlar oluşabilir. Nitekim bütün göstergeler de onu işaret etmektedir. Neyse artık, devamı Cuma’ya…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...