İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

NAPTIN SEN AHMET? 

YAYINLAMA:

Ülkenin gündemine bam diye düştü.

Sevgilisi oyuncu Ahmet, 29 Ekim tam da Cumhuriyet Bayramı gecesinde, Sıla'yı fena dövmüştü.

Daha önce şiddet nedeni ile ayrılmıştı Sıla, Ahmet bana tokat attı, öfke kontrolü yok, alkol alıyor, sonrası ne yaptığını bilmiyor, şiddete çok eğilimli bir adam, demişti.

Ve tüm bunlar, iddia halinde, mahalle dedikodusu gibi ortada kalakalmıştı.

Aradan geçen zamanda barıştılar.

Daha yeni üstelik.

O gece, Sıla, Ahmet ve ailesi ile beraber yemeğe gidiyor. Dönüşte evde Ahmet'in dediğine göre karşılıklı itiş kakış, Sıla'nın dediğine göre bir saat süren şiddet var.

Yerlerde sürüklüyor, kadını duvara vuruyor ve başına kül tablası atıyor.

Dünden beri sosyal medya yıkılır, ünlüler demediğini bırakmıyor, normal vatandaş, kadınlar, erkekler demediğini bırakmıyor.

Adamı yerden yere çarpıyorlar.

Sabahtan beri gazeteleri, televizyon programlarını izliyorum.

Adam paramparça, öyle şeyler anlatıyorlar, öyle şeyler konuşuyorlar ki, adam bir daha sokağa çıkamaz hale gelecek durumu var, öyle hissediyorsun.

İyi bir komedyen.

Çektikleri filmler gişe rekorları kırmış, eşşek yükü para kazanmışlar.

Öztürk Serengil'e benziyor diye, herkes adamı seviyor.

Ahhh! Ahmet ahhh!

Gelelim Sıla'nın durumuna.

Bu adamdan şiddet görmüşsün, alkol ve öfke sorunu olduğunu biliyorsun, niye tekrar barışıyorsun demeyeceğim.

Ahkam kesmeyeceğim.

Hayat ne garip değil mi?

Ünlü bir kadın, çok güzel bir kadın, dağ gibi bir kadın, sahnede devleşen, muhteşem sesi, besteleri olan bir kadın.

Ufacık tefecilik bir adamın elinde, iki kuruşluk adamlar diye tarif ettiği bir adamın elinde, aciz, savcılık, şikayet, hastane, doktor raporu ve sonunda avukatının kollarına sığınıyor.

Ya annesi, onu koynunda, uzun boylu küçücük kızı ağlıyor.

Ahmet.

İddialar doğru ise.

Kadın mosmor.

Ki bütün ülke buna inandı.

Ne yaptın sen.

Sıla, instagram sayfasında, "ben şiddete uğrarken, şiddete uğrayan, tüm kadınlarla, göz göze geldim" diye yazmış.

Bugün, senin annenin yüzünü ve Sıla'nın annesinin yüzünü karşı karşıya getirmek isterdim.

Gözleri birbiri ile karşılaşsın isterdim.

Öfke kontrolün yok ve hasta isen, bunun tedavisi var Ahmet.

Ben, bundan sonra ne yaptın diye seni hiç merak etmeyeceğim.

Ahmet.

Geçiş için, yeşil ışığı nerede bekleyeceksin merak ediyorum.

Başka, çok merak ettiğim.

Sen film çektiğinde, bizim insanımızın kaç milyonu, özellikle kaç milyon kadın seni seyretmeye gidecek.

Gişe sayısını okuyacağız.

Hayat.

Sen ve diğer kadınlar için hiçbir şey olmamış gibi devam edecek.

Aslında bütün bu soruların cevabını biliyorum ben.

Ama, bir samimiyet testi.

Ama, bir ispatım olsun istiyorum.

Funda'nın aklındakiler…

... Profesör Doktor Canan Karatay, vegan beslenenler için, tahıl kafalılar, diye başlayan, o beslenmenin yanlış olduğunu söyleyen, biraz dik, biraz zort, açıklama yapmış.

Ömür Gedik, Leman Sam, başta olmak üzere kadına demediklerini bırakmamışlar.

Hakaret etmişler.

En son köşeci Ayşe, bayağı bilimsel, doktordan öte bilgilerle Canan hocaya ders vermiş.

Açmış Google’ı, oradan okumuş yazmış.

Yahu, koskoca profesör, kalp ve damar hastalıkları doktorlarından biri bu kadın.

İnandıklarını söyleyebilir.

Tahıl kafalı demek kötü bir şey değil ki.

Tıpkı et kafalı demek gibi bir şey.

Hiç kimseye, hiçbir söyleme, toleransımız yok.

Kadın bir tabip, yılların tecrübesi var.

İnandığı şeyler yanlış da olabilir, biraz televizyonun büyüsüne kapılmış olabilir, biraz konuşulsun isteyebilir.
Ne var bunda.

Biraz anlayış, biraz tolerans yeter.

… Bu haftaki yazımı, Balat sokaklarında yazdım.

Öylesine değişmiş ki.

Öylesine farklı ki.

Çok güzel restore edilmiş binalar var, eski haliyle öylece kalakalmış binalar var.

Bu karışıklık öylesine güzel olmuş ki.

Sokak aralarında karşılıklı şahane kafeler açılmış.

Duvarlar rengarenk boyanmış.

Sokaklar turist dolu.

Sokaklar gelin dolu.

Sokaklar fotoğraf çekmek için gelenlerle dolu.

Herkes hayatında bir anı olsun, diye gelmiş.

Kendimi hafiflemiş hissettim.

Ülkemin ne kadar güzel yerleri var, görülesi, sevilesi.

Baharda çok güzel, mutlaka bir gelin ve görün.

Canım ülkem, seni seviyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...