İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KAMU PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ

YAYINLAMA:

Bu sayede alım gücü oluşturularak finansal piyasalarda derinlik sağlanmasının gözetildiği anlaşılıyor. Birleşme için argüman bu ise ulaşılması beklenen alım gücü birleşmeksizin de ortada zaten.

Dünyanın 17. ekonomisi olan Türkiye’nin en temel sorunu finansal aktörlerin rekabetinin eksikliğidir. Bu eksiklik kapitalizmin vaadi olan finansal gücün etkin yayılamaması sonucunu doğurmaktadır. İlk 20 ekonomi arasında hatta ilk 50 ekonomi arasında para ve sermaye piyasalarında bu derece kuvvetli oligopollü yapının hakim olduğu tek ekonomi Türkiye’dir. Bu başlıkta birkaç yazı ile genişleme ihtiyacına vurgu yapmıştım. Mevcut durum bu tezimi destekleyecek durumda değil ancak bu bir yanılsamadır. Türkiye’de daha fazla banka ve yeterli sayıda sermaye piyasası aracısı olsaydı içinde bulunduğumuz iktisadi sıkışma yaşanmazdı.

Hatta bir zamanların popüler ifadesi ile “herkese iki anahtar” vadetmek ütopya olmazdı. Para ve sermaye piyasalarını mantıklı bir genişleme ile büyütmek zorundayız. Bir diğer sorun olan uzmanlık meselesini de böylece aşabiliriz. Tarım, inşaat, sanayi, hizmetler gibi her bir sektör uzman finansal kuruluşlar olmaması hasebiyle sorunlar yaşıyor. Finansal uzmanlık en temel sorunumuz. Çünkü işletmelerimiz bu alanda danışmanlığa ihtiyaç duyuyor. Mevcut finansal kurumlarsa bu desteği sağlayamıyor.

Dünyada portföy yönetim şirketlerinin de uzmanlıklar geliştirdiğini görüyoruz. Uzmanlaşma yönettikleri fonların kaynağı veya niteliği üzerine oluşuyor. Bu anlamda Türkiye’de bir açık bulunduğu muhakkaktır.

Halk Portföy, Vakıf Portföy ve Ziraat Portföy Yönetim şirketleri ise uzmanlık geliştirmek için en uygun zeminlerken birleştirilmelerine karar verilmesi bu anlamda önemli bir dezavantaj doğurulabilir. Özellikle de faizsiz fon yönetim uzmanlığı bakımından.

Türkiye’de halihazırda yeterli sayıda aktör bulunmadığı gibi yerli sermayeli faizsiz fon yönetim şirketi de bulunmamaktadır. Buna rağmen faizsiz emeklilik planları, faizsiz bankacılık gibi alanlar stratejik alanlar olarak benimsenmektedir. IMF, Dünya Bankası gibi kurumların faizsiz finansın hem dünya hem Türkiye’de pazar payını hızlı artıracağı argümanı yanında İstanbul’un faizsiz finans merkezi projesi (ve bu projenin özellikle İngiltere’de büyük yankı bulması) en azından birkaç tam faizsiz portföy yönetim şirketine sahip olmayı gerektirir.

Mevcutta faizsiz fonlar pencere uygulamasıyla yönetilmektedir. Fakat bunun uluslararası ölçekte karşılığı yoktur. Acilde en az bir faizsiz portföy yönetim şirketi ihtiyacı büyüktür. İleri de de ihtiyacın büyüyeceği görülmektedir.

Kamu portföy yönetim şirketleri tam bu noktada rezerv tutulması gereken yapılardır. Onlar müstakil nitelikleriyle faaliyetlerine devam etmelidirler. Zaman içerisinde uzmanlık alanı ihtiyacına göre yapılandırılabilirler. Piyasa da karşılığı olan büyük marka ve etki oluşturmuş bu kurumların birleşmesinde mesele stratejik seviyeden ele alındığında faydadan çok zarar vardır. Zaten yapılmış yatırımları ortadan kaldırıp (ilk 10 ekonomi hedefine paralel olarak) ileride ihtiyacımız bariz olduğundan tekrar maliyet yüklenmek gereksiz olacaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...