İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

KUTUPLAŞMA KARŞISINDA "TEVHİD MÜHENDİSLİĞİ" (SİYASAL ANTROPOLOJİ NOTLARI-4)

YAYINLAMA:

“Tevhid mühendisliği” tâbiri Prof.Dr. Mim Kemâl Öke’ye âit. Youtube üzerinden yayın yapan GZT isimli internet sitesinin “Doğduğum Ev” başlıklı röportaj dizisinin ilk bölümüne konuşan Mim Kemâl Hoca, siyâsî tercih yapma şeklini anlatırken bu tâbiri kullanıyor. Bu tâbiri kendisi kısaca şöyle açıklıyor: “Ben parmakla oy veremem. Siyâsete bakış açım, tevhid mühendisliğidir. Farklı fikirleri göreceksiniz. O fikirlerin içerisinde insanları birleştireceksiniz.”

Mim Kemâl Hoca’nın bu ifâdelerine bakıldığında bâzıları, Mim Kemâl Hoca’nın kutuplaşmaya karşı olduğu gibi yanılgıya düşebilir. Tevhid mühendisliği ne kutuplaşmanın karşısındadır ne de kutuplaşmayı teşvik eder. Burada esas olan “tevhid ontolojisi”dir. Bâbil Kulesi-Hucûrat Sûresi başlıklı bir önceki yazımda anlatmaya çalıştığım gibi, temelde büyük ontolojik anlayış farkı olan bakış açılarını aynı düzlemde birleştirme çabaları, bizi çıkmaz sokağa sokmuştur.

Meseleye “kutuplaşma” merkezinden baktığımız sürece her zaman “tez-antitez” kargaşası yaşarız. Bu kargaşanın sebebi, antitezin aslında karşı çıktığı tezin varlığına muhtaç olmasıdır. Dolayısıyla “tez-antitez: sentez” süreci hiçbir zaman işlemez. Dışarı çıkmak isteyen sineğin sürekli cama çarpmasına benzer bir duruma düşülür. O sineğin bir süre sonra ölmesi gibi, bu çıkmaza girmiş olan modern dönem insanı da entelektüel olarak ölmektedir. Ayrıca bu süre içinde yaptığı vızıltı da etrâfı çok rahatsız etmektedir.

Kötü reklam da reklamdır

İletişimcilerin ve özellikle halkla ilişkiler uzmanlarının sıkça kullandığı bir ifâde vardır: “Reklamın iyisi, kötüsü olmaz; reklam reklamdır.” Kavramları kendi keyif ve menfaatlerine göre eğip büken ve böylece istismar ve suistimâl edenlerin son zamanlarında ağızlarından düşürmedikleri “kutuplaşma sorunu” ve buna çözüm olarak lütfedip(!) sundukları “kucaklama”, aslında tevhidin zıttı olan kutuplaşma ateşine benzin dökmektir. Zira elimize “tevhid cetveli”ni almadan yapacağımız her ölçüm ve hesap, yanlış olacaktır.

Şiddet, tecâvüz, petofili, hırsızlık, cinâyet gibi olumsuz haberlerle eş zamanlı olarak bu gibi suçlarda artış görülmesi gibi, “kutuplaşmaya hayır” yaygaralarının koparılması da aslında kutuplaşmayı azdırmaktadır. Zâten bu yaygarayı koparanların kutuplaşmayı önlemek gibi bir dertleri de yoktur. Bunların amaçları, kutuplaşma karşıtlığı üzerinden kendi ideolojilerinin alternatiflerini yok etmek, inanç ve yaşam farklılıklarını ortadan kaldırmak ve kendi dikta rejimlerini kurmaktır. Kutuplaşmak ve kutuplaşmaya karşı olmak aslında aynı kaynağın beslediği tez ve antitezdir. Bunların, hastasının iyileşmesini istemeyen ve ilaç kullanmaya mahkum olmasını isteyen ahlaksız doktorlardan farkı yoktur.

Kesret ve Vahdet

Meseleye kutuplaşma ekseninden kurtulup bakıldığında, çözüme daha ve gerçekten yaklaşıldığı görülecektir. Tek bir malzeme kullanarak yemek yapılamayacağı gibi, tek fikrin var olduğu toplum da düşünce ve tefekkür olamaz. Burada esas olan fikirlerin çokluğu hatta sınırsızlığıdır, yâni kesrettir. Tasavvuf anlayışındaki “Allah’a giden yollar, nefislerin (yâni insanların) sayısı kadardır” düstûru uyarınca, insanın sorumlu bir varlık yâni birey olmayı başarması, o kişinin diğer insanlardan farklı olmasına bağlıdır. Ortak yönlerinin varlığını ve kaçınılmazlığını inkâr etmeden korunması gereken bu farklılıklar, İslâm inancında Vahdet anlayışının öncelikli esâs ve birinci şartı olmasını da açıklamaktadır.

Başta ruhbanlık olmak üzere, bütün donuk sınıf ve sosyal tabakaları reddeden İslâm inancının hakkıyla ve lâyıkıyla yaşandığı bir sosyal yapıda kutuplaşma ile mücâdele etmek de anlamını yitirecektir, çünkü kutuplaşmanın getirdiği olumsuz etkiler kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Birilerinin istediği veya emrettiği gibi düşünmek, birilerinin parmağına bakıp gösterilen yöne gözü kapalı gitmek, yâni – Cemil Meriç’in ifâdesiyle “deli gömlekleri” olan – ideolojilere bürünerek yaşamak, kutuplaşmanın ortaya çıkması için en uygun yaşam şeklidir. Bunları ortadan kaldırmayıp ve Tevhid anlayışını yok farz edip kutuplaşma karşıtı olmak, kutuplaşma için zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir.

Kutuplaşma ve kutuplaşma karşıtlığı, çok büyük bir aklın oluşturup uygulamaya soktuğu bir toplum mühendisliği projesidir. Bunun da panzehiri, “Tevhid mühendisliği”ni kullanmak ve bu mühendisliğin projelerini devreye sokmaktır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...