İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HER YAZININ FAYDALI OLMASI GEREKİYOR MU?

YAYINLAMA:

Koskoca gazetelerin koskoca köşeleri var.

Ve bu köşelere yazan yazarları var.

Bir gazetenin her türlü yazarı vardır.

Bazıları hayat yazıyor, mekan yazıyor, gittiği yerleri yazıyor.

Sinema, tiyatro ve gezi yazıları gibi yazılar hariç diğerlerini, yani mekan yazanları anlamakta zorluk çekiyorum.

Mesela gezi yazıları yazan Saffet Emre Tonguç hem ülkemizi hem dünyayı anlatıyor.

Sanki gitmiş gibi oluyorsun ne müthiş bilgileniyorsun.

ÇOK keyifli anlatıyor.

Bir nedeni ve bir faydası var.

ÇOK şahane.

Diğer adam Kanyon'da bir restorana ya da Zorlu'da bir mekana gidiyor ve yazıyor.

Kendisinin bedava yemek yemesinin dışında kime ne faydası var bilmiyorum.

Ve gerçekten kendimi bir türlü ikna edemiyorum.

Yahu İstanbul'da bir mekanı uzun uzun köşende yazmanın Kayseri'de, Rize'de okuyan birine ne faydası olabilir ki.

Yani İstanbul dışında oturan insanı ne kadar ilgilendirir ki.

Ya da İstanbul'da Bebek, boğaz semtleri dışında kimi ne kadar ilgilendirir ki.

Mesela Ümraniye'de mesela Gaziosmanpaşa' da oturan birini ne kadar ilgilendirir ki.

Ya da parası çok olanın dışında, kimi ne kadar ilgilendirir ki.

Diyeceksiniz ki her yazının illa faydası olması mı gerekiyor.

Yooo.

Tamam o zaman, her yazının faydası olması gerekmiyor diyelim, o zaman bir avuç okuyan dışında ne kadar ilgilendirir ki diyelim.

İstanbul'da bu mekanlarda kış endişesi varmış.

Aman da aman nasıl olacakmış.

Bu endişe psikoloji devam edecek miymiş?

Az endişeliler çok endişeliler varmış.

Nabız anketleri yapmışlar.

Çok karamsar tablolar ortaya çıkmış.

Zengin mekanların zengin müşterilerinin yüzde 80 yemek yemekte çok kaygılıyız demişler.

Bu tür lüks restoranların geleceği pek parlak değilmiş.

Yahu siz açık mekanlarda, açık hava sobaları yakıyorsunuz zaten.

Oraların öyle de bir havası var, pahalı paltolarla pahalı çantalarla yemek yiyorlar.

Ve hep dolu.

İnsanlar hava olsun diye illa oralarda yemek yiyorlar.

Yüksek egolar başka nerde yemek yiyebilirler ki.

Dediğim gibi.

Valla illa İstanbul'u düşüneceksek illa yazacaksak, ben kapalı esnaf lokantalarını düşünürüm.

Beyoğlu esnaf lokantalarını düşünürüm.

Eminönü, Sirkeci esnaf lokantalarını düşünürüm.

Fatih Camisi etrafındaki esnaf lokantalarını düşünürüm.

Aksaray, Eyüp esnaf lokantalarını düşünürüm.

Bu lokantalara malzeme veren tedarikçileri düşünürüm.

Siz açık mekanda, elektrikli soba altında puro içmeye devam edin.

Ben endişenize ortak olamayacağım.

Funda'nın aklındakiler...

... Olay Antalya Manavgat ilçesinde.

Seyir halinde bir araba var, arka koltukta oturan 19 yaşında dünyalar güzeli bir kız var.

Otomobile belirsiz kişiler tarafından pompalı tüfek ile ateş ediliyor.

Niye belirsiz kişiler anlamakta zorluk çekiyorum, artık her yerde Mobese kameraları yok mu?

Var.

Mermiler kızın göğsüne isabet ediyor ve ölüyor.

Aile perişan.

Kızın sosyal medya hesabına bakıyorlar.

Kız şöyle yazıyor;

"Hikayenin sonu malum, ölü bir kadın, katil olduğundan habersiz bir adam".

Kız başına gelecekleri biliyor yani.

Kadınlar neden bu kadar çaresiz, kadınlar neden bu kadar başlarına gelecekleri bile bile kendi hayatını seyrederler ki.

Başına gelecekleri bildiği halde.

Sorunu çözmeyi mi bilmiyorlar, sorundan kaçmayı bilmiyorlar, doğru düşünemiyorlar mı?

Yanlışa düşmek insan hayatının bedeli olamaz ki.

Gencecik kızlar başlarına gelenlere, geleceklere neden boyun eğiyorlar ki.

Bak bu güzel kız sonunu biliyormuş.

Neden?

Neden?

... Korona öncesi ve sonrası hayatımız ne kadar değişti.

Çocuklara bakın, annelerine bakın.

Bu çocuk ekranın başından ayrılmıyor diye şikayet edip çocuğunun pedagoglara götüren anneler, şimdi çocuklarını ekran başında eğitim alacak diye tutmaya çalışıyor.

Ekran başında kalmaya bayılan çocuklar konu ders olunca iş değişiyor.

Şimdi okul açılsa bile ben çocuğumu asla okula yollamayacağım diye şımarıklık yapan akşama kadar AVM’lerde dolaşan annelerin paylaşımları ile dolu.

Okul ile ekran aynı mı?

Ekran asla okul olmaz bi kabul edeceğiz.

Okul insanı hizaya sokar, bambaşkadır, çok heyecanlıdır.

Bütün yaz çatır çatır tatil yapıp, açmasalardı kardeşim diyen korona kavgacıları ile dolu.

İbretlik bir dönemden geçiyoruz.

Her şey kafalara dank ediyor.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...