İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EVİMDEN YANSIYAN TÜRKİYE

YAYINLAMA:

Yüreğimde ve evimin baş köşesinde misafir ettiğim şehirler de el atınca çarçabuk taşındık...

Geçtiğimiz hafta toplanma, taşınma, yerleşme işleriyle uğraştım... Bunca yoğunluk içinde topla, yıka, temizle, yerleştir işlerini nasıl yaparım diye içime en irisinden öküzleri oturtmuştum! Düşündükçe devleşiyor ve zorlaşıyordu ev taşıma işi...
Sonra baktım bu kısır döngünün sonu yok şöyle bir silkelendim. Çünkü karamsarlık hissi dipsiz koca bir girdaptır! Kendini koyverdiğin an kara sularına seni çektikçe çeker sonra da en çıkmazlarında boğar atar!
Anne terliğini çok iyi bilen ve faydasını gören neslin son neferleri olarak girdap mirdap bize göre değil “haydi Bismillah” deyip ayağa kalktım... Üç beş saat sonra bir de baktım içimdeki afakanlar elimi nereye atsam karşımda beliren Türkiye ile, afacan tebessümlere ve sevinçlere dönüştü... Elimi nereye atsam onlarca anı beliriyordu zihnimde... Gittiğim, gezdiğim, gördüğüm, yazdığım yerleri anımsatan birbirinden değerli eşyalara dokundukça zamanda yolculuk yapıyor gibiydim... Tarifi imkansız bir keyifti çünkü ülkemin her şehri bir cevherdi ve ben o cevherlerin taşına, sokaklarına, insanlarına birer birer dokunmuştum... Havasıyla ciğerlerimi doldurmuştum... Tarihini dinlemiş geleceğine yönelik öngörü kapıları aralamıştım... Mutfağından süzülüp gelen lezzetlerin mis kokularıyla kendimce tahminler yürütüp kokular üzerinden yemek tahminleri yapmıştım... Efsanelerini ve hikayelerini dinlemiş her cümleyi karşımda anlatan kişiyi deli edene kadar sormuştum... İçinde olan her zerreyi merak etmiştim... Onlardan yansıyan kırıntıları evime getirip başköşelere oturtmuştum, onları her gördüğümde “iyi ki Türkiye’de yaşıyorum” demiştim, dedikçe güç bulup daha fazla koşup daha fazla “ne yapabilirim” sorgularının peşine düşmüştüm... Ve şehirlere yönelik bunca çözümlemelerim arasında onlara; ruhunu, emeğini, alın terini, yüreğini yansıtan insanları keyifle ve takdirle tanımakta vardı elbette...
Zira; mekanlara manâ katan içindeki insanlardır...
Elime Derik Zeytinyağı’nın elde ettiği uluslararası başarının ilk üretim şişesini alınca aklıma bir anda Kaymakam Hakan Kafkas (şu an GAMER Başkanı) ve Derik’teki günleri geldi... Avuç içi kadar Derik’te ne güzel üretimlere, başarılara, sosyal çalışmalara vesile olmuştu... Çocuklar, gençler, kadınlar, engelliler Derik’i dünyaya taşımıştı... Diğer yanda duran Arhavi Serender’i “Uluslararası Halk Oyunları Festivali Anısı” olarak bende buradayım diyordu... Urfa’mın bakır kapları, baharatları, fistanları, mırra setleri...
Siirt’in keçi tüyü battaniyesi, seccadesi, fıstığı, bıttım sabunu ve daha nicesi...
“Potansiyelini Keşfetim İşlemeye Başlayan” Ağrı’da çektiğim muhteşem fotoğraflar...
Van’daki Rafting Yarışması (Bahçesaray-Çatak) anılarımızı anımsatan kartpostalları...
“Hakkari’de Hayat Var” enerjisiyle Sümbül ve Zap’ın dansına ritim tutan Hakkari’nin içimi doyumsuz kahve fincanları, el yapımı bin bir desen halıları, kültürel değerlerini yansıtan magnetleri, efsaneleri, “Can Kokulu” doğasını yansıtan fotoğrafları...
Komple Karadeniz’in (Rize, Trabzon, Ordu, Artvin, Giresun) çayı, fındığı, mısır unu, telli peyniri, kendine has güzellikte insanı ve tabi ki gönüller sultanı Trabzonspor’un bana özel hazırlanmış her model formaları... Bu arada Trabzonspor ile birlikte Ağrıspor, Beşiktaş, Siirtspor, Diyarbekirspor, Hekimoğlu FK ve daha nice kulübe ait takım formalarıma da dokundum o anları, başarıları, adrenalini ve enerjiyi hissetmek adına...
Aydın’ın inciri, üzümü, kuru meyveleri...
Isparta’nın gül ve leylak özlü çeşit çeşit ürünleri...
Denizli’nin lezzetli leblebisi, havlusu, şalı...
Velhasıl ben daha saymaya devam edersem ne bu yazının sonu gelir ne de bendeki Türkiye coşkusunun dibi... On gün süren evi toplama ve taşıma sürecim en başta gözümde büyüse de işe koyulunca yüreğimde öyle büyüdü öyle büyüdü ki tarifi imkansız bir hazza dönüştü... Saydığım ve şu an saymaya satırların yetmeyeceği kadar fazla şehir ve her şehrin sayısız ilçesi vardı evimde, zihnimde, yüreğimde; ömürlük değerler yüklediğim anılar eşliğinde...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...