İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

HAYATI EVE SIĞDIRABİLMEK!

YAYINLAMA:

Başlangıcını neredeyse anımsayamayacağımız evlere tıkılı olduğumuz yaşamımızın meşgalelerini de iyice unutmuşuz. Ev yaşamı artık iyice zorlaştı. Özellikle biz 65 yaş üstüler için, evde olmanın psikolojik baskısında kendimizi dinlemek, neremizde nasıl bir araz var konusunda kendi doktorumuz olarak hastalıklarımıza tanı koymak gibi takıntılarımız bile artık umurumuzda değil.

Şehir efsanesine dönüşen bir söz var; “Kendimizi saldık çayıra, mevlam kayıra” modundayız artık. Sadece mahalle arsında dolaşmayla, elimize alacağımız bir file veya pazar çantasıyla markete veya alışverişe giden görüntümüzle kendimizi avutuyor veya yasak savmak gibi bir durum sergilemeye çalışıyoruz. Toplu taşımaya binemiyoruz, yasak! Arabamız yok, halletmemiz gereken işlerimizi halledemiyoruz. Yasak!

İşte öylesine bir yaşamı sürdürmeye çalışıyoruz.

Kısacası, evde kalıp eğer dayanabileceksek tek meşgalemiz olan, iyice berbatlaşan, izlenilir olmaktan çıkan televizyon yayınlarını, internet haberlerini izlemeye mahküm bir şekilde kendimizi avutan bir yaşam sürdürüyoruz.

Bir zamanlar televizyon izleyicilerini zıvanadan çıkaran, yayın içlerine sorumsuzca yerleştirilen reklamlar, iyice şehir efsanesine dönüşüp, dilden dile dolaşır hale gelen “televizyonlarda reklam arası haberleri izlediniz mi bugün” sorularının dayanılmaz hafifliğnde, konuya yaklaşımlarının ne durumda olduğunun en net göstergesiydi.

İşte şimdi, internette yayınlananlarla ilgili o söylentiler daha da endişe verici. İnternette haberler, reklam arası olmanın çok daha ilerisine taşındı.

İnternette habeleri de iyice “asparagas” sınırının ötesine zıpladı. “İnternet haberlerini sonuna kadar okuyabilen var mıdır?” Araştırmalar yapılsa sonuçlar ne çıkar acaba?. “İnternetteki haberlere hiç bakmıyorum” diyenler ne kadar çoğaldı bir görebilsek!

Böylesine berbat internet haberciliği yapmanın örnekleri ”bizden başka ülkeler de var mıdır acaba?” sorularına yanıt vermek durumunda kalırsınız.

Özellikle spor haberlerini yayınlayan internet haber sitelerinin birçoğu bu kadar uydurma, asparagas haberi nasıl bulurlar ve yazarlar aklım almıyor. Bir de şu “bomba haber” sözcükleri bizim spor basınımızın efsane keşfidir! Anlaşılmaz olan; bu tür haberlere inanılacağını sanarak ısrarla daha da kötülerin yapmaya devam etmeleridir. O “asparagas haber yapıyorlar” diye şikayetlendikleri magazin haberleri bile bunların eline su dökemezdi..

Kitle iletişimini ne kadar kötü kullandığımızın en belirgin göstergesi. Bunlar mı internet haberciliği, bunlar mı haber. Bunlar mı televizyon yayıncılığı. Pandemi döneminde evlere tıkılı kalan biz 65 yaş üstülerin televizyonlarda neleri izlemeye, internette neleri takip etmeye mahküm edildiğimizi varın siz düşünün.

Ve bu pandemi döneminde yaşam şartları iyice daralan çerçeveyle sınırlandı. Özellikle 65 yaş üstüler için evlere tıkılı olma iyice dayanılmaz hale geldi.

İyice içimizi karartan, pandemi kısıtlamları nedeniyle evlere tıkılı olan 65 yaş üstülere reva görülen internet haberciliği, televizyon yayıncılığı bu olmamalı. İnternette yayınlarıyla, üzerimize çöreklenen sosyal medyayı izlemeye mahküm edilmek, eve tıkılılığın dayanılmazlığında, yaşamsal özgürlüklerinin iyice kısıtlandığı, ilgisizliğe mahküm edildiği

65 yaş üstülerimizin, 20 yaş altı gençlerimizin yaşadıkları bunlar olmamalı.

İlgisizliğe mahküm ettiğimiz gençliği, gazete okumaktan soğuttuk, uzaklaştırdık. Televizyon izlemiyorlar, sinemaya, tiyatroya gitmiyorlar, kitap okuma konusunda hiç hevesli değiller. Bu konuda iyi bir araştırma yapılırsa acınacak durumdayız. Sinemamız tam krizde, kitap satış rakamları birkaç binler seviyesinde. Gazetelerden hiç söz etmeyelim, can çekişiyorlar.

Ya, bu pandemi dönemi kısıtlamaları süreçindeki televizyon yayınlarımız!. Oralarda yayınlanan haberler. Ayakta kalabilmek için birkaç ana haber kuşağı haricinde, ağlak, mafya, şiddet, ve günlük senaryolarda yaratılan mantık hatasıyla dopdolu dizilerle evlere tıkılı olan televizyon izleyicilierini oyalamaya çalışıyorlar. Şimdi pandemi kısıtlamalarının devam ettiği, çok daha sıkıntılı bir yaz dönemine girdik. Evlerde buna mahküm olmak yaşanabilecek bir durum değil.

Gel de bu durumda, evlerde tıkılı olmanın olumsuzluklarıyla yaşamaya çalış!..

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...