İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EV EFESİ!

YAYINLAMA:

Klinik psikolog ve yazar, Şeniz Pamuk hanımefendi anlatmış.

Şimdiki çocukları sormuşlar.

Ve hanımefendi anlatmaya başlamış.

"Çocuklar evde patron olmuş.

Çok erkil bir kavram türedi, anne babalar şöyle düşünüyorlar;

Sanki "mademki izni olmadan onu dünyaya getirdik".

0 zaman, onu sürekli mutlu etmek zorundayız gibi! düşünüyorlar".

"Bir yandan ona iyi bir gelecek sunmaya, hazırlamaya çalışıp evin içini "cennete" çevirirken bir yandan dışarısı ile ilgili korkularını onlara aktarıyorlar.

Bu nedenle O ÇOCUKLAR;

Dünyayı "KENDİ OYUN ALANI" sanıyor ve çevresindeki "herkes ona hizmet etmesi" gerektiğine inanıyor.

Etraf böyle çocuklarla dolu.

Bir yandan "EV EFESİ" çocukların sayısı artıyor.

Ve bu çocuklar evin dışında son derece çekingen ve ürkek."

O kadar doğru ki.

Bundan daha doğru tanım yapılamazdı.

İnanılmaz.

Benim bütün yaz şahit olduğum 2 çocuk vardı.

Birisi 6 yaşında.

Sessiz ve kendi kendine oynarken, birden krize giriyor, saatlerce bağırıyor, ağlıyor ve istediği yapılıncaya kadar yapmadığı kalmıyordu.

Babası oğluna, "bak oğlum, gördüğün bu denizler, dağlar, ağaçlar hepsi senin.

Sen kralsın.

Seni "kral poğaçacıya götüreceğim, krallar kral poğaça yer" derken kulaklarımla duydum.

Aynı çocuğa annesi, "bak bunu yapma, yaparsan sana ceza vereceğim" dediğinde.

Çocuk "bu evde cezaları ben veririm, sen veremezsin, çok dağınıksın, çabuk toparlan beni gezmeye götür" dedi.

O arada babası, gitti 1 hafta sonra geldi.

Oğlu babasına, annesini şikayet ediyor, "ağlayarak hiç iyi anne değil, bana yemek yapmadı, aç kaldım" diye anlatırken duydum.

Sonrasını dinleyemedim.

Dahası her gün bu çocuğu sabah 10.00 gece 22.00 kadar tüm plajlarda gezdirerek, ne isterse yaptılar.

"Evin efesi" koca tatilde ne isterse anne ve babaya emir vererek yaptırdı.

O ne isterse o oldu.

Annesi her gün harcanan parayı söylediğinde şaşkınlıktan kalakaldım.

Diğer çocuk 3 yaşında.

Sabahtan akşama kadar, kimin evi varsa, çat kapı geliyor, kimin arabasının kapısı açık çat kapı arabaya çıkıyor.

Bütün mahalle çocuk nedeniyle anne ve anneannesi ile ilişki kurmak zorunda.

Zorunlusun gibi davranıyorlar.

Çok enteresan!

Çocuğu tutmuyorlar, izin veriyorlar, onlar da arkasından çocukla beraber koşuyorlar, sanki çok çaresiz kalmış gibi bahçene ve evine giriyorlar.

Hayatımda böyle şey görmedim.

Uzun süre direndim, görmemezlikten geldim.

Anne, baba ve hatta anneanne bana düşman gibi yan yan bakmaya başladılar.

Zorunlu ilişki istiyorlar.

Şaka gibi değil mi.

Sonunda çocuk bahçeye daldı, hortumu aldı yere vurdu ve ucunu kırdı.

Onu tutmaya çalışan, ama çocuğu hiç tanımayan, gözlüğü olan kadının suratına tokat attı, kadının gözünü yaraladı.

Annesinin umuru olmadı.

Şahit olduğum, gördüğüm çok çocuk ve ailesi var.

Demem şu ki!

Madem çocuklarınız "EV EFESİ", bırakın evinizde sizin canınıza okusun.

Çocuklarınız dünyanın harikası değil.

Tek ve çok özel de değil.

Bu nesil, zaten büyüyecekler ve birbirlerinin ocağına incir ağacı dikecekler.

Kendilerini bir şey sandıkları şımarık dünyalarında, bir bakacaklar ki dünya bambaşka bir yer.

Ve kendileri gibi çok şımarık var.

Ve anlayacaklar ki! dünya onların oyun alanı değil ve dünya onların emrine amade değil.

Doğururken bana sormadıklarına göre, ben de kimseye sormayacağım demelisiniz.

Kim kime sormuş ki.

Sorulabilir bir durum mu!

Funda'nın aklındakiler…

... Bir avukat adam var.

17 yaşında 2 kuzen genç kız var.

İki kuzenden biri diğerine, uygunsuz fotoğraflarını yolluyor.

Diğer kuzen bu fotoğrafları sosyal medyada paylaşıyor.

Fotoları yollayan kuzen, fotoları paylaşan kuzeni şikayet ediyor.

Soruşturma kapsamında, Ankara Barosundan bir avukat bu davaya görevlendiriliyor..

Bu defa da, avukat telefon numaralarını bildiği bu iki kuzene başlıyor, cinsel içerikli fotoğraflar atmaya.

Avukat cinsel taciz yüzünden ceza alıyor.

Ve Ankara Barosu, vere vere bir sene işten çıkarma cezası veriyor.

Ve sıkı durun.

Dava konusu olan avukatın avukatı, savunmada; bu kız çocuklarının cinsel içerikli mesajlardan hoşnut kaldığını, ama rahatsızmış gibi davrandıklarını söylüyor .

Rızaları vardı diyor.

Görüyor musunuz zihniyeti.

Erkekler kadınları suçluyor ve kaçıyor.

Bu avukatların kızları, kız kardeşleri falan yok mu?

Pes yani.

Cinsel içerikli fotosunu yolladığı genç kıza, o istedi diyor.

Yahu! 17 yaşında onlar daha çocuk, rıza olsalar bile, sen rıza göstermeyeceksin.

Neyse Aile Bakanlığı itiraz ediyor ve davaya müdahil oluyor.

Ben de davanın takibindeyim.

Bu arada, bence, mutlaka kızlara ahlak dersi, ayıp olmaz iyi öğretilmeli.

Hiç kimse ders almıyor, inanılmaz

Funda'nın aklındakiler…

... Zeki Müren.

Sanat güneşi derlerdi.

Onun gibi ses gelmedi ve bir benzeri daha gelmeyecek derlerdi.

Hani şarkılarını dilimizden düşürmezdik.

Arkadaşları onu çok özlüyoruz derlerdi.

24 Eylül 1996’da vefat etti.

Yanı tam 25 yıl oldu.

Ölüm yıldönümü idi.

Kimseden ses çıkmadı, yaprak kımıldamadı.

Ölmeye gör.

Yalan dünya işte.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...