İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

108 GÜNLÜK TARİH

YAYINLAMA:

Şimdilerde ‘dosyalar’ savaşı var ya. Okumaya takip etmeye çalıştım. Ama bolca laf salatalı, olanla, olduğu düşünülen ve olması beklenen ve umulan harmanlanmış. Olanların doğru olması sanki diğerlerinin doğru olacağı izlenimini vermek için anlatılmış. Türkiye’de birşey basına intikal etmişse ya hiç bir özelliği kalmamıştır ya da maniple ediliyordur. Kimse doğru veya değil bir dosyayı basına öylesine vermez. Bu tartışma bana çok genç bir muhabirken, bulunduğum ortamda yaşandığı için tanık olduğum ünlü “Mit raporu”nu hatırlattı. Söz Gazetesi’ni kimileri hatırlar. Sadece 108 gün çıkmıştı. Çıkışı bir olaydı. Kapanışı sessizce oldu. İki sahibi vardı. Biri Ünlü Nokta Dergisi’nin sahibi Ercan Arıklı, diğeri İstanbul piyasasına tusunami gibi giren Sabah’ın sahibi Dinç Bilgin. İlk Genel Yayın Yönetmeni Umur Talu. Yazı işlerinde Rahmetli Deniz abi, Deniz Som, Mehmet Yaşin. Kültür Servisinin başında Murathan Mungan. Ekonomi Servisi’nde Mustafa Sönmez. Sayfaları Salih Memecan çiziyor. Ayşenur abla, Ayşenur Aslan köşe yazıyor. Can Dündar Ankara büroda muhabir. Yazarlar arasında Atila İlhan bile var. Hatta hep gittiği kafeden ben onu alıp Ercan Bey’e getirmişim. Zamanının ve şimdinin en ünlü gazetecilerinden oluşan yıldızlar karması yani. Ben ise ilk kez kadro olmuş sümüklü gece muhabiriyim.

İlk günkü manşet Tahran’da basılan ABD Büyükelçiliği’nden çıkan belgeler. Yanlış hatırlamıyorsam Can Dündar imzalı. İlk günkü sayının prova baskısından geldiğinde bir de baktık ki, Zafer Mutlu, Selahattin Duman, Dinç bey ve Ercan Bey hışımla gazete salonuna girdi. Belli ki gazeteyi beğenmemişlerdi. Ya da Umur Talu’yu ‘yemek’ için bahane arıyorlardı. Belki Umur abi işin içeriğini daha net anlatır. Neyse, o gece daha gazetenin şehir baskıları gelmeden yönetici ekip istifa etmişti bile. Zafer Mutlu ve ekibi o günlerde yeni yeni gördüğümüz ve sayısı çok sınırlı olan bilgisayarların başına oturdular ve gazeteyi yıktılar. Zaten gazete 108 gün dayanabildi. Ve kapandı.

Haluk Abi ve ünlü MİT Raporu

Ercan Bey hepimizi bir anda kapının önüne koymadı. Çekirdek bir grubu “Ola ki dergi çıkartırım” düşüncesiyle elinde tuttu. Biz 3 ay daha maaş aldık. Ama yapacak bir işimiz olmadığı için gazetede buluşup, sonra okey oynuyor veya balık tutuyorduk. Çekirdek grubumuzda bir de Haluk abi vardı. Haluk Akter. MİT’ten emekliydi. Galiba Ercan bey, Kadınca veya Erkekçe’yi çıkartırken bir takım yardımları olmuştu. Emekli olduktan sonra Haluk Abi’yi yanına almıştı. Gazetenin son günlerinde şaka ile karışık Haluk abiye takılırdık. “Bir MİT dosyası versene. Belki trajımız artar” diye. O da aynı şekilde şakayla karşılık verirdi. “Oğlum, beni sürdürecek misiniz?” diye. Arabam ve dahi ehliyetim olmadığı için evlerimizin yakın olduğu Haluk abi beni bırakıyordu. Bir gün Avrupa’dan Asya’ya geçerken birinci köprünün tam girişinde Haluk abi aşağıdaki Ortaköy kömür depolarını işaret ederek “12 Eylül öncesi buraya ne silah indirmiştik” deyiverdi. Ben de sordum, “ Ya abi, sen MİT’tin devlet niye gizlice silah indirir ki?” Gülümsedi cevap vermedi. Belli ki o dönem darbeye zemin hazırlama günleriydi ve birileri iç çatışmayı kızıştırmak istiyordu. Haluk Abi’nin aynı dönemde çalıştığı bir de arkadaşı vardı.O da teşkilattan ayrılmıştı. Onu bir gün telefonla aradı. Laf arasında ona bir MİT raporunu soruyordu. O da arkadaşıyla konuştuğunu düşünüp, “Evet vardı galiba. Hatırlıyorum” demişti. Haluk Abi kandırılmıştı. Arkadaşı, Doğu Perinçek’in sahibi olduğu o dönemin ünlü 2000’e Doğru Dergisi’ne çalışıyordu. Bir gazeteci arkadaşımız MİT raporuna “Ulaşmış” dergiye yazmıştı. Ancak dergi emin olabilmek için bir teyit daha istiyordu. Teyit eden ise Haluk Abi olmuştu. İşte ünlü MİT raporu böyle yayınlanabildi.

Şimdi, kim, nerede?

Hani tarihi gerçeklere dayanan bir filmin sonunda filmde anlatılan kişiler şimdi ne durumda diye bir bölüm vardır. Ben de yazımla ilgili böyle bir bölüm koymak istedim.

Ercan Arıklı: Bir trafik kazasına kurban gitti. Kaybettik.

Dinç Bilgin: Basın imparatorluğunu kaybetti.

Umur Talu: Habertürk Gazetesi’nde yazarlığa devam ediyor.

Deniz Som: Kaybettik.

Mehmet Yaşin: Gazeteciliğe devam ediyor. Gurme oldu.

Murathan Mungan: Hatırladığım kadarıyla bir daha gazetede çalışmadı. Edebiyatımızın en önemli isimlerinden.

Mustafa Sönmez: Gazeteciliğe devam ediyor.

Salih Memecan: Zaten ünlü bir çizerdi, hala ünlü bir çizer.

Ayşenur Aslan: Yıllarca çok önemli haber merkezlerini yönetti. Gazeteciliğe devam ediyor.

Can Dündar: Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, casusluk sanığı.

MİT Raporunu yazan gazeteci arkadaşımız: Başka bir ülkeye taşındı.

Doğu Perinçek: Bildiğiniz gibi

Haluk Akter: Bodrum’da evinde öldürüldü.

Ben: Anılarını yazacak yaşa geldi.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...