Spor ve etik değerler
YeniBirlik ailesine merhaba
Bu sayfadaki ilk yazımı, konuk öğretim üyesi olarak bulunduğum İTÜ Jeoloji Müh. Bölümünde, Mühendislik Etiği Ders anlatımlarımdan istifade, spor etiği özelinde yazıyorum.
İçimizdeki enerjinin sahalara, kulvar ve kortlara, dağ ve denizlere doğaya… kısacası birçok ortama yansımasıdır spor.
Herhangi bir cinsiyet, din, ırk ayırt etmeden bütün insanlığı ortak paydada birleştirebilecek bir güç. Toplumsal karakterin gelişmesinde son derece önem taşımakta. Sevgi, saygı, ahlak ve erdem gibi değerlerin kazanılmasında önemli rol oynamakta.
Ülkemiz, çok kötü günler geçirdi. Ciddi can ve mal kaybına sebep olan şiddetli depremler yaşadık. Özellikle turizm sezonu başlangıcında yangınlar, seller, canımızı sıkan birçok gündemle karşı karşıya kaldık. Ama sporun çeşitli dallarında gerek olimpiyat gerekse de Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında bireysel ve takım halinde kazandığımız başarılar yüzümüzü güldürdü ve acılarımızın bir nebze de olsa hafiflemesine sebep oldu.
Koşu parkurlarındaki dil aslında günlük hayatın içinde de karşımıza çıkmakta.
Yarışlar başlamadan sporcuların birbirlerine başarılar dilemesi ile sabah markette karşılaştığın tanımadığın birine günaydın demek bence aynı anlamı taşıyor.
Sporcuların yansıttığı örnek insan modeli de toplumda benimsenir. Sonrasında bu sporcuların isimleri parklara, caddelere okullara verilir. Sloganlara dize olur.
Can Bartu, Metin Oktay, Hakkı Yeten, Cemil Usta, Cemal Kamacı ve diğerleri…
Birçok ülke ve spor topluluğu: “Etik olarak nasıl davranmalıyım?” sorusundan hareketle davranış standartları belirlemişler ve bu duruma “etik kodları” adını verdikleri metin oluşturulmuş ve bu metin sporculara dağıtılmıştır.
Biz buna son dönemin yaygın kullanımıyla Fair Play de diyebiliriz. Ama Fair Play ille de tarafsızlık değildir.
Örneğin ben Trabzonspor taraftarıyım ama ne olursa olsun her maçı kurala saygı ilkesiyle izlerim.
Küreselleşme ve vahşi kapitalizm sonucunda toplumsal değerlerde de bazı değişiklikler olmuş, maalesef spordaki olimpik ruh da bundan olumsuz etkilenmiştir.
Maddi kazancın ön plana çıkması doping kullanan, rakibinin zor durumundan faydalanarak fırsatçılık yapan ve bu durumu hoş gören kirli zihniyetli sporcu ve spor yöneticilerinin varlığını ortaya çıkarmış, günümüzde sporun endüstriyel bir hal alması etik dışı davranışlara zemin hazırlamıştır.
Bu durumda şu soruyu sormamız gerekiyor.
Yarışmacı bir spor dalında ne pahasına olursa olsun kendini yere atıp penaltı almak, hakemi yanıltarak avantaj sağlamak; sonrasında madalya almak, birinci gelmek mi?
Yoksa, maraton yarışında ayağı birbirine dolanıp düşen rakibi kaldırıp, yarışı bitirmesini sağlamak mı?
Bütün bunların sonunda asıl değerlendirmeyi de vicdanınızda yapmanızı istiyorum.
Sizce nasıl olmalı?