Yemek Fotoğrafı Değil, Sofra Muhabbeti Özlüyoruz
Bir zamanlar sofralar kurulmadan aile toplanmazdı, şimdi herkes sofrada ama gözler ekranda. Eskiden yemek yenmeden önce dua edilirdi, şimdi fotoğraf çekilmeden kaşık bile tutulmuyor. Sofralar hâlâ dolu ama eksik olan şey tabağın içindeki değil, masanın etrafındaki muhabbet artık.
Bugün sosyal medyada binlerce yemek fotoğrafı görüyoruz. Renkli tabaklar, estetik sunumlar, filtreli kareler… Hepsi iştah açıcı ama belki de biraz samimiyetsiz. Çünkü hiçbir fotoğraf bir babaannenin “bir tabak daha ye evladım” deyişi kadar içten değil. Hiçbir filtre, dost meclisinde edilen bir kahkaha kadar doğal değil.
Yemek, sadece bir ihtiyaç değil; birlikte olma bahanesidir. Sofra, sadece yemek yenen yer değil; dertlerin konuşulduğu, sevinçlerin paylaşıldığı, kuşakların buluştuğu bir köprüdür. Ama biz bu köprüyü, ekranlara, paylaşımlara, gösterişe feda ettik.
Artık masaya yemek değil, telefon koyuyoruz. Sohbet yerine bildirim dinliyoruz. Bir yandan kaşık sallarken diğer yandan kaç beğeni geldiğine bakıyoruz. Oysa bir sofranın gerçek değeri, menüsünde değil, etrafında toplanan insanlardadır.
Çocuklar artık aile sofrasına değil, kendi odalarına tabakla gidiyor. Misafirlikler bir zamanlar “sofra sofrasına” sürerdi, şimdi “ne kadar oturacaklar” endişesiyle geçiyor. Kimse kırılmasın, darılmasın ama bu değişim, bizi biraz yalnızlaştırdı.
Peki çözüm ne?
Teknolojiyi suçlamak kolay ama mesele bu değil. Mesele, neye öncelik verdiğimiz. Sofrayı bir “paylaşım mecrası” değil, gerçekten paylaşmanın adresi yaparsak, her şey yeniden başlar.
Bırakalım bazen o yemek fotoğrafı çekilmesin. O an sadece yaşansın. Çünkü sıcak bir çorbanın buharı, bir dostun sesiyle daha da anlam kazanır. Çünkü gerçek doyum, mideyle değil, kalple olur.
⸻
Son söz:
Bir fotoğraf bin kelime anlatabilir ama bir sofra bin hatıra bırakır. Biz hatıraları özlüyoruz; tabağı değil, sohbeti.