Güçlü İktidar, Büyük Türkiye: Söylem Değil, Eylem Zamanı
Bugün Türkiye, yalnızca sınırları içindeki meselelerle değil; bölgesel ve küresel denklemdeki rolüyle de tarihe yön veren bir ülke haline geldi. Bu başarı, tesadüf değil; vizyoner bir liderlik ve güçlü bir iktidar iradesinin sonucudur.
Her dönemde kriz olur, zorluklar yaşanır. Ama mesele, o krizleri nasıl yönettiğinizle ilgilidir. Türkiye, son 20 yılda pandemi, doğal afetler, bölgesel çatışmalar, küresel ekonomik türbülans gibi sayısız sınavdan geçti. Ve her defasında, sağlam bir yönetim refleksiyle ayakta kaldı. Çünkü ülkenin başında, sadece vaat değil vizyon sunan bir irade vardı.
İktidar, yalnızca konuşmadı. Savunma sanayii yerli ve millî projelerle ayağa kaldırıldı. İHA’lar, SİHA’lar, milli savaş gemileri, uzaya gönderilen ilk yerli uydu… Bunlar artık haber değil, gerçekler.
Ulaşımda Türkiye, dünyanın en büyük altyapı yatırımlarına imza attı: Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul Havalimanı… Avrupa’yı Asya’ya, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan yollar, tüneller, köprüler…
Enerji alanında Karadeniz gazı, Akkuyu Nükleer Santrali, yerli güneş ve rüzgar santralleriyle dışa bağımlılık azaltılıyor. Enerji, artık Türkiye’nin zayıf karnı değil; stratejik kozlarından biri haline geliyor.
Eğitimde, sağlıkta, sosyal hizmetlerde devrim niteliğinde adımlar atıldı. Şehir hastaneleriyle dünyanın gıptayla baktığı bir sağlık altyapısı kuruldu. Her ilde üniversite, her ilçede modern eğitim kampüsleri…
Ve en önemlisi: Tüm bu icraatlar, sadece kısa vadeli değil; geleceği inşa etmeye dönük adımlardır. Çünkü bu iktidar, günü kurtarmayı değil, asırları şekillendirmeyi hedefliyor.
Muhalefet hâlâ “ne yapmadı”yı tartışırken, iktidar “ne yaptı”yı anlatmıyor bile. Çünkü eser ortada, icraat meydanda. Sessiz bir kararlılıkla yoluna devam ediyor.
Türkiye, birilerinin tahmin ettiği gibi zayıf bir devlet değil; güçlü bir liderlik ve millet desteğiyle, dünyaya yön veren bir aktör haline geldi. Ve bu başarı, lafla değil; emekle, vizyonla, icraatla yazıldı.