İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hotel M. Tokatlıyan

YAYINLAMA:

Bilindiği üzere 19. yüzyıl sonlarına doğru İstanbul’un kentsel yapısı, özel teşebbüsler aracılığıyla yeniden şekillenmeye başlamıştır. Bu haftaki yazımda, Tokatlıyan soyadını Tokat’tan gelen ailesine izafeten alan Meguerditch Tokatlıyan’ın İstanbul’un değişip dönüşmeye başladığı dönemde kurduğu otellerden bahsetmek istiyorum.

BEYOĞLU TOKATLIYAN OTELİ (1897)

Meguerditch Tokatlıyan, 1883 yılında Tokat’tan İstanbul’a göç etmiş, sermaye birikimini Pera bölgesinde değerlendirmiştir. Ticari faaliyetlerini otelcilik alanına yönlendirmiş, 1897 yılında Rue de Pera üzerinde inşa ettirdiği otelle şehir merkezindeki yeni mekân kurgusuna dâhil olmuştur. Başlangıçta Splendide adıyla işletilen yapı daha sonra Tokatlıyan adını almış, bireysel mülkiyetin kent imgesiyle özdeşleştiği bir örneğe dönüşmüştür.

Mimarı,  Alexandre Vallaury olan yapı, taş cephesi, simetrik mimarî düzeni, yüksek tavanlı salonları, Avrupa’dan ithal edilen mobilyaları ve modern teknik donanımı ile dikkat çekmiştir. 160 odalı otelin iç mekânında banyo, kalorifer sistemi ve dönemin koşullarına göre lüks sayılan asansör gibi donanımlar yer almıştır. Tesisin farklı noktalarına yerleştirilen gümüşten işletme armaları, yapının kurumsal bir kimlik taşıdığını da göstermektedir.

Otel, uzun yıllar boyunca İstanbul’daki diplomatik, bürokratik ve kültürel çevrelerin uğrak noktası olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün burada konakladığı, Josephine Baker ve Leon Troçki gibi isimlerin misafir edildiği bilinmektedir. Bu kullanıcı profili, işletmenin şehirdeki sosyal ve siyasal dolaşımın bir parçası hâline geldiğini belgelemektedir.

1919 yılında mülkiyeti Nikola Medović’e geçen yapı, 1922 yılında Ali Kemal’in otelin berber dükkânından kaçırılarak Anadolu yakasında öldürülmesiyle siyasi bir vakıanın mekânı olmuştur. Bu olay, yapının tarihî anlam taşıyan bir sahneye dönüştüğünü göstermektedir. 1950’li yıllarda işletme niteliğini kaybetmiş, ismi “Konak” olarak değiştirilmiştir. Ardından mülkiyet Üç Horan Ermeni Kilisesi’ne intikal etmiş, zemin kat ticari kullanımda tutulmuştur. Üst katlara erişim kısıtlanmıştır. 2022 yılında cephe restorasyonu gerçekleştirilmiştir.

TARABYA TOKATLIYAN OTELİ (1909)

1909 yılında Tokatlıyan’ın ikinci otel teşebbüsü, Tarabya’da inşa edilmiştir. Öncesinde Hotel Petala ve Hotel d’Angleterre’in bulunduğu arazi üzerine kurulan yapı, yazlık konaklamaya uygun mimarî özelliklerle donatılmıştır. 120 odalı bu tesis, boğaza hâkim konumuyla yaz aylarında yabancı konsolosluk görevlileri, zengin yerli aileler ve gayrimüslim tüccarlar tarafından tercih edilmiştir.

Tarabya Oteli’nin planlamasında geniş balkonlar, yüksek tavanlı odalar, deniz havasını içeriye taşıyan cephe düzeni ve geniş iç sirkülasyon alanları dikkat çeker. Mimarlık anlayışında işlevsellik ile estetik dengelenmiş, lüks beklentilere cevap verecek biçimde yapılandırılmıştır. Yapı, yaz sezonuna özgü sosyal hayatın şekillendiği bir çevrede konumlandığı için mevsimsel hareketlilikle doğrudan ilişkilidir.

19 Nisan 1954 tarihinde çıkan yangın yapının büyük kısmını kullanılamaz hâle getirmiştir. Yangın sonrasında otel uzun süre işlevsiz kalmış, 1964 yılında yeniden inşa edilmiştir. Bu tarihten itibaren Büyük Tarabya Oteli ismiyle işletilmiştir. Yeniden inşa edilen yapı, sinema ve televizyon yapımcılarının ilgisini çekmiş, çeşitli yerli filmlerde ve dizilerde çekim mekânı olarak kullanılmıştır.

Tokatlıyan Otelleri, İstanbul’un geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerindeki kentsel dönüşüm süreçlerinde, özel teşebbüsün şehirle kurduğu ilişkiyi gözlemlemeye imkân tanıyan iki ayrı yapıdır. Beyoğlu şubesinde merkezîleşme ve siyasal temsil ön plana çıkarken, Tarabya şubesinde yazlık yaşam pratiklerine uygunluk esas alınmıştır. Bu otellerin mimarî biçimleri, müşteri profilleri, mülkiyet devri süreçleri ve toplumsal olaylarla olan ilişkileri, kent tarihçiliği ve mimarlık sosyolojisi açısından önemli birer veri kümesi sunar.
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...