UEFA mafya mı?
Geçen Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece saat 01.00 civarında Çekya’da Fenerbahçe maçında yaşananları gördükten sonra insanın aklına bu sorunun cevabı olarak rahatlıkla “evet” şıkkı geliyor.
Öncelikle maçtan önce tribünlere asılan bir pankartla başlayalım yazıya. “Vojns s Turkem Musi Bejt” yazıyordu koskoca harflerle. Meali “Türklerle savaşmak gerek” demekmiş. Yani koskoca UEFA biz tribünlere Filistin bayrağı, kaşkolü soktuğumuzda, Free Palestine yazdığımızda küplere biner ve engellemeye çalışırken, yetmezmiş gibi para cezasına boğarken elin Çek’i rahat rahat bizimle savaşmak istediğini tüm dünyaya ilan edebiliyor. Keşke bu maçın bir rövanşı olsaydı demiştir milyonlar ama maalesef yok.
Maç içerisinde ise Hollandalı hakem Allard Lindhout’un fecaat bir yönetimi vardı ki daha maçın ilk dakikasından 97. dakikasındaki vermediği penaltıya kadar bütün takdir haklarını Çeklerden yana kullandı herîf-ü nâşerif. Jhon Duran’ın pozisyonu o kadar barizdi ki VAR bile isyan etti hakemi monitörden izlemeye çağırdığı halde inatla vermedi penaltımızı ve üç puanımıza kan doğradı. Ne güzel üç takımımız da Avrupa mesaisinden 3 puanla dönüp ülke puanımızı coşturacaktık. Kısmet olmadı. (Galatasaray ve Samsun’a da tebrikler)
UEFA’nın Fenerbahçe maçlarına böyle Ivan Babek tipolojisinde skandal hakemler atayarak ne yapmaya çalıştığını az buçuk tahmin ediyoruz. Fenerbahçe-Plzen maçının ertesi günü UEFA’nın resmi sosyal medya hesabında kimin resmi vardı biliyor musunuz? Stuttgart’ın bölücü/ayrılıkçı tutumu ile meşhur kavgacı futbolcusu Deniz Undav’ın. UEFA bu resmi rastgele mi koydu sizce, yoksa Stuttgart maçının rövanşını Plzen maçında aldık demeye mi getirdiler, ne dersiniz?
3 Temmuz Komplosu’nun Avrupa ayağında UEFA ve görevlendirdiği Fransız müfettiş Pierre Cornu’nun yediği haltları temizlemek yıllar aldı. Şimdi ufukta aleyhlerine açılacak tazminat davaları belirmişken Fenerbahçe’ye bir alerji duymaları ve buna uygun olarak hedef tahtasına koymaları onlardan beklenecek bir hareket olsa gerek.
Başlıkta toplumun kafasındaki soruyu dile getirirken eski UEFA Başkanı Platini’nin çevirdiği dolapları, Dünya Kupası’nı bizden çalıp nasıl kendi ülkesine götürdüğünü, FIFA’daki sponsorların karıştıkları rüşvet işlerini, Katar ve Suudi Arabistan’a verilen Dünya Kupası organizasyonlarında dönen dümenleri ve daha fazlasını hepimiz biliyoruz. Bunlar hiç legal bir kuruluşun yapacağı şeyler mi? Bu ve benzeri dümenleri çevirmek için ancak “mafia”laşmanız gerekmez mi?
Neyse işte bu yaşananlar “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” klişesi ve kolaycılığına kaçmadan ancak daha fazla mücadele ederek, daha iyi hazırlanarak, daha çok çalışarak üstesinden gelebileceğimiz şeyler. Biz sahada güçlü olalım, işimizi iyi yapalım, gri alan bırakmayalım. Onlardan da ellerinden geleni artlarına koymasınlar. (Biraz devlet desteği de fena olmazdı ama içerisi yangın yeri gibi devletimiz şimdi dip köşe temizlik yaparken buna zaman bulamayabilir.)
Kalan maçlarda Fenerbahçe’ye Galatasaray’a ve Samsun’a üstün başarılar diliyoruz. Keşke Beşiktaş da elenmeseydi de dört takımla devam etseydik.
PS: Bugün, yarın Pandora’nın kutusu açılacak ve şikeydi, bahisti illegal işlere bulaşanlar layığını bulacak. Sıra Temiz Eller Türkiye’de. Haydi bastır Türkiye…
