İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

MAALESEF BU DARBECİLER ASILAMAYACAK

YAYINLAMA:

Bu halkı çok seviyorum. İnanılmaz birşey başardılar. Gerçekten gurur duydum. Evet, intikam istiyorlar. Yüzlerce masum insan öldü. Suikast girişimleri oldu. Meclis bombalandı. Hepsine yüreğim sızlıyor. Ama bu idam çağrıları olacak şey değil. Neden mi? Çok basit: Suçun işlendiği tarihteki ceza bellidir. Daha sonra ben bu suçun cezasını ağırlaştırdım, sizi asacağım diyemezsin. Diyemezsin, diyemezsin. “Biz yaparız olur. Önce asarız, sonra gereğini yaparız” diyemezsin, diyemezsin, diyemezsin. Maalesef. Bu katliamcı darbeciler, keşke sağ yakalanmasalardı. Çatışmada öldürülselerdi. Ama bu saatten sonra eğer biz bir hukuk devleti olacaksak, eğer hukuki bir meşruiyete dayanacaksak bu maalesef mümkün değil.

Çünkü tüm dünyadaki gelmiş, geçmiş tüm hukuk kuralları cezanın geriye işletilemeyeceğini öngörür. Aksi takdirde kimsenin, sizin, benim güvencemiz kalmaz. Bu durumu siyasiler bilmiyor mu acaba? Tabii ki biliyorlar. Ancak durum çok sıcak. O yüzden şimdilik pek ses çıkartmıyorlar. Yoksa böyle bir yasanın Meclis’ten çıkması mümkün değil. Bu eli kanlı darbecilerin maalesef alacakları en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis. Ömürleri boyunca bir hücrenin içinde tek başlarına oturacaklar. Haa, bundan sonraki girişimler için idam cezası uygulamaya koyabilirsin. Ama bu durum, bu yasa çıktıktan sonra işlenen eylemleri kapsar. Yani anca yeni darbecileri caydırır. Ama düşününce daha önceki darbelerde idam cezası vardı. Üstelik bu uğurda asılanlar da oldu. Hiç de caydırmadı.

Üstelik böyle bir cezayı tekrar uygulamaya koyarsak, emin olun Avrupa Birliği ile hiç bir bağlantımız kalmaz. Evet, haklıyız. Evet yaralıyız. Evet, cenazelerimiz, şehitlerimiz var. Kimse bize “Cezalandırmayın” demiyor. Sadece “İdam cezası vermeyin” diyor. Bu mantıkla Abdullah Öcalan’ı da asmamız lazım. Gelin bir de tersten bakalım. Eğer 10 yıl önce idam cezası olsaydı. Bugün Ergenekon sürecinde kumpasa getirildikleri ortaya çıkan komutanların hepsi asılmış olabilirdi. Çünkü yargı süreçleri tamamlanmış, Yargıtay tarafından onaylanmıştı.

Şimdi “İyi ki yokmuş” diyebiliyorsak en iyisi bu. Ergenekon adı altında içeri alınanlardan biri bile asılmış olsa ve şimdi suçsuzlukları, kumpasa getirildikleri ortaya çıksa ne hissederdik acaba. Onların kanı kimin elinde olurdu. O yüzden, kitleler iyidir. Ama heyecan yüklü kalabalıklar her zaman doğruyu gösteremeyebilirler. Eminim, “Bu yasa önüme gelirse imzalarım” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yasaların geriye işletilemeyeceğini biliyor. Onun sözünün, “Bundan sonra darbecileri asarız” anlamına geldiğini düşünüyorum.

Bu halk çıldırmış olmalı

Gerçekten başka bir kelime bulamıyorum. Çılgın. Evet, bu halk çıldırmış olmalı. Kendini tankın altına atan mı istersin, silahların üzerine koşan mı? Tankla savaşan mı ararsın, tankın yönetimini eline geçirip ortalıkta süren mi? Darbecileri teslim alan mı, bedenini siper ederek yol kesen mi? Bu güzel insanlar, bu aile babaları, bu küçük esnaflar, bu memurlar, bu gençler, bu kadınlar, kızlar. Bu normalde çok sakin bir hayat süren insanlar bir anda sokakları kapladılar ve korkunç sonuçları olacak bir darbe girişimini önlediler.

Bundan sonra hiç birşey eskisi gibi olmayacak. İnanının buna. Artık Türkiye’de bir avuç eli silahlı eşkiya on milyonlarca kişinin iradesine rağmen yönetimi ele geçiremeyecek. Bundan sonra bu yola girenlerin hesap etmesi gereken riskler temelinden değişti. Artık halkı da hesap etmek zorunda kalacaklar. İki manga adamla bir binayı teslim almak başka, çılgın gibi üzerinize koşan halkı durdurmak başka.

Eğri oturalım, doğru konuşalım

Şimdi muhasebe zamanı. Önce son bir hafta öğrendiklerimizi gözden geçirelim. Öncelikle öğrendik ki: Ordumuz öyle hiç de tek parça değilmiş. İçinde ajanlar varmış. Bu ajanlar on yıllardır uyurmuş. Sanki hipnotize edilmiş gibi anahtar kelimeyi duyunca harekete geçermiş. Hava kuvvetlerimizde yılanlar varmış. Kahramanlarımız diye alkışladığımız kimi pilotlarımız üzerimize ateş açar, meclisimizi bombalarmış. (Aman dikkat, pilotların hepsini kastetmiyorum.)

Terörle mücadele eden birliklerde bu paralelciler sıkı yapılanma içindeymiş. Bu duruma geldiğimize göre artık neden sonuç ilişkisi kurmamızın zamanı gelmedi mi? Belli ki, bizim ordu yapılanmamızda bir yanlışlık var. Eğitim sistemimiz, rütbe alma sistemimiz yanlış. Bu kadar yukarılara çıkabilen, içerilere sızabilen hainlerin başka bir açıklaması yok. Binamızın temelinde bazı sorunlar var. Eğer temeldeki sorunları görmeyip yine sıva-boya ile uğraşacaksak ders almamışız demektir. Bir an önce dev bir dönüşüm projesi başlatmamış lazım. Temelden, tavana kadar.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...