İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

THE MİLLET THE TERÖR'E KARŞI

YAYINLAMA:

Artikel denilen şey Almanca öğreniminde beladır. Üç artikel vardır bunların çekimleri filan derken günleriniz zehir olur. Oysa İngilizce öyle mi? The derler geçerler. The demek tanımlı olan demektir. Belirli bir nesneyi, grubu, güruhu, yeri işaret eder. Korkmayın yabancı dil üzerine konuşmaya devam etmeyeceğim. Ama şunu da sorayım müsaadenizle: Terör Fransızca kelime, millet de Arapça neden İngilizce artikel almış diye merak eden var mı? Yoktur ama ben yine de söyleyeyim.

The Economist dergisinden ilhamla bunu yaptım. The Economist malum, İngiltere merkezli bir dergi. Kapağında Türkiye’yi görmek pek hayra alamet değildir. Saldırırlar da saldırırlar. Kimin saldırdığı ise pek belli değildir. Aslında bellidir de resmen belli değildir. Neden? The Economist çalışanlarının isimlerini yazılarında kullanmaz. Anonimdir. Bu, gazeteci açısından aslında pek de iyi bir durum değil. Düşünsenize, kariyerinizi kendini gazete zanneden bir derginin anonim kimliği arasında geçiriyorsunuz. (Gariptir, bu dergi kendini gazete olarak tanımlıyor)Eh, The Economist’in ortak marka değeri bana yetiyor diyorsanız diyecek bir şeyim yok. İsim vermeyelim ama Türkiye’nin sosyal medya dünyasında Türkçe yazan bir The Economist çalışanı var. Kendini bazen Türk, bazen İngiliz bazen de akıllı sanar. Hangisidir hiç bilinmez. Belki de hiçbiri. Yazdıklarından kalibresi hayli düşük biri olduğunu anlayabiliyoruz. Ama ne gam. PKK savunuculuğu yapsın, Türkiye düşmanlığı yapsın yeter. Cihangir, Nişantaşı hattındaki yoldaşları üzerine toz konmasına bile müsaade etmezler. Yetenek yoksunu gazeteci müsveddesine bu kadar yeter. The Economist’in eski patronları arasında Rothschild ailesi bireyleri filan da var ama lafı oraya getirmeyeceğim.

The Terör dememin sebebi, aynı The Economist gibi anonimliği tercih etmeleri. Gaziantep saldırıları içimizi yaktı. Bunu FETÖ mü yaptı, PKK mı yaptı diye düşünürken DAİŞ çıkıyor ortalığa. Hepsi birbirinden kanlı, şerli örgütler. İmzaları Türkiye’yi yok etmeye çalışmak. Tabanları kaydıkça hırçınlaşıyorlar, hırçınlaştıkça tabanları kayıyor. Üçü bir arada The Terör’ü oluşturuyor. İmzasız The Economist yazıları gibi. Türkiye üzerine salınan belanın imzası anonim. Amacı ise The Economist’inki ile benzerlik taşıyor. Belirlilik belirleyen “the” bir anda pus perdesi haline geliyor. Ancak anonimlik oynanan oyunu görmeye engel değil. Dostu düşmanı görmek için imzaya değil işe bakmamız yeterli. FETÖ, PKK, DAİŞ, PYD ve diğerleri... İsimler değişiyor ama altındaki The Terör imzası değişmiyor. Terör tek vücut. Ama unuttuğu bir şey var: The Terör varsa karşısında da The Millet var. The Millet de anonim. Onu tankın önüne siper olurken de görürsünüz, demokrasi nöbetinde bayrak sallarken de... İsmini öne çıkarmaz bazı şov meraklıları gibi. Görevini yapar ve geriye çekilir. İhtiyaç olduğunu düşünürse yine ortaya çıkar. The Terör’le The Millet arasındaki bilek güreşini millet kazanacak, Türkiye kazanacak. İyiliğin anonim imzası, imzasız kötülüğü yenecek.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...