İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​KGF VE KREDİ TAYINLAMASI

YAYINLAMA:

Küresel ekonomik krizin temelinde kredi değerlilikleri bulunmayan menkul kıymetleştirmeler yer alır. Subprime mortgage (eşikaltı konut kredisi (tutulu satış)) sorunu özü itibariyle kredi değerliği bulunmayanlara finansman sağlanması sorunu idi. Eşikaltı şeklinde çevrilen subprime kavramı aslında bir tür argo kelimedir. Geliri veya satın alma gücü bulunmayan bu grup için Türkiye’de apaçi kavramı kullanılır. Aslında apaçi kavramı Amerikalı olsa da krizde ortaya çıkan ilişkilerin anlamını tam olarak izah edemeyenler bilinmeyen bir kavram olan subprime ifadesini kullanarak kamuflaj elde eder.

ABD’de sürekli artan konut fiyatları bankalar için tatlı kar alanı açıyordu ve iş sadece kimliği olan birini bularak bu kişiye kredi vermeye kalıyordu. Evsizler dahi bu dönemde zenginleşmişlerdi. Çünkü ilk defa kredi ile aldıkları konutların artan değeri ile yeni krediler alıyor ve daha önceki kredilerini ödeyebiliyorlardı. Böylelikle bir bolluk yaşıyorlardı. Bankalar ise bu riski cüzdanlarında taşımıyor, ilgili kredileri menkul kıymetlere dayanak yaparak ihraç ediyorlar, reyting şirketlerinin AAA reytingiyle sorunsuz bir dönem yaşıyorlardı. Ta ki Florida da konut fiyatları düşmeye başlayana kadar. Bir kerede bütün sistemin yatırım yapılamaz durumda olduğu anlaşıldığından kriz patlak verdi. Burada sorun kredi tayınlamasının dışına çıkılmasıydı. Yani kredi değerliliklerinin kritik eşiklerinin aşılması sorunu... Konut fiyatlarının hiç düşmeyeceği duygusu Amerikan bankalarının böyle bir hata yapmalarına neden olmuştu.

Şimdi bu türden bir risk bizi beklemektedir. Bu riskin kaynağı ise KGF’nin banka kredilerine borçlanıcılar lehine %100’e varan oranda Hazine garantisi vermesidir. Bankacılığın işleyişinin bütün tasarımı ve en büyük maliyeti istihbarat süreçleri üzerinedir. Herhangi bir muameleye %100’e varan Hazine garantisi sunulması tüm bankacılık süreçlerini by-pass eder. Bankalar istihbarat süreçlerinin maliyetlerinden sakınmak üzere bu türden her talebi kredi değerliği üzerine tahsis politikalarının gereklerini uygulamaksızın onaylamak durumunda kalır. Aksi takdirde diğer bankalar kredi tayınlamasını terk edeceğinden hız ve etkinlik bakımından rekabetin dışında kalacaklardır. Üstelik esas itibariyle %100 teminat garantisi ile üstlendikleri bir risk bulunmamaktadır. Bu tür finansmanların sermaye yeterliliği bakımından risk ağırlığının daha düşük oranda hesaplanacağı düşünüldüğünde bankalar için ilave bir teşvik daha çıkar. Yani bu işe gözü kapalı girmemek bankalar için mümkün değildir. İş sadece vergi levhası bulmaya kalır. Ya da uygulamanın %100 olduğu kısım için ihracat yapan bir firma vergi levhası bulmak yeterlidir. Çünkü KGF gelecek taleplerin her birini hakkıyla inceleyecek kadro genişliğine ve yeterliliğine sahip değildir. Demek gelen dosyalar KGF’de yeterince incelenemeden karar verilecektir. Hazine bu biçimde zarara uğrayabilecektir. Ancak asıl risk bankacılık kesimi içindir.

Bugüne kadar özenle geliştirdiğimiz bankacılık sistemimizde kredi tayınlaması bakımından bir gevşeklik doğmasını yatırımcıların tespit etmesi halinde işler tersine dönebilir. BIST’in %80’i bankalarımızın ve banka hisse senetlerinin alım satımlarından oluşur. Sermaye piyasalarına yönelecek bir olumsuzluk Türkiye’de makro göstergeleri olumsuz etkiler. Ayrıca reel sektör tarafında işletmelerimiz borçlanmayı işletme sermayesi olarak ele almaktadır. Kredi kanalının bir şekilde tıkanması ekonomik aktiviteyi olumsuz etkiler. Hatta ekonomi tıkanır. Açıkçası ekonomimiz bankacılık sistemine muhtaçtır. Ancak güvenilir bir bankacılık sistemine... Sistemin güvenirliğini olumsuz etkileyecek uygulamalardan kaçınmak gerekir. 2001 ve öncesi kriz döneminde uygulanan sınırsız mevduat güvencesi buna örnektir.

Bu tür teşvikler ekonomimiz için üreticiler ve ihracatçılar özelinde önemlidir fakat bankalar üzerine KGF teminatlı kredilerin sermaye yeterliliğine konu risk ağırlıklarının yükseltilerek bankaların disipline edilmesi elzemdir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...