İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​İKK-MY 114-1 (A) MEĞER TEHLİKELİ BİR TERÖRİSTMİŞİM

YAYINLAMA:

MY 114-1 yönergesini yeni duyanlar şaşırıyor. Ben de onlara şaşıyorum. Çünkü ben 23 yıl önce o yönergeyle tanışmıştım bile. Hem de “A” haliyle. Üstelik o zamanlar baş kısmında üç harf daha vardı: “İKK” yani İstihbarata Karşı Koyma.

MİT, Ordu içinde istihbarat çalışması yapabilir mi? Yapamaz mı? Darbe haber alınabilir miydi? Her kafadan bir ses çıkıyor.

En çok söylenen de “MY 114-1 (C)” yönergesi ile bunun önüne geçildiği. Tam adı: “Silahlı Kuvvetler Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi.” Ne olduğunu, kaba taslak neleri kapsadığını aşağıdaki kutuda görebilirsiniz. Ben o zamanlardaki uygulanış biçimini anlatacağım.

19 yaşında muhabirliğe başladım. Henüz öğrenci iken. Askere ise 29 yaşında gittim. Evli ve 18 aylık bir çocuk babası olarak. Hayli büyük bir göbek, günde iki paket sigara, trafik kazasından dolayı harap olmuş hareket kabiliyeti sınırlı bir diz ve oturup başı eğik bir şekilde daktilo yazmaktan ters dönmüş boyun omurları, haa bir de kıl dönmesi ameliyatı ile. Anlayacağınız pek de vatanı kurtaracak halde değildim. Ama ısrarla beni askere almak istiyorlardı. Anladımki ülkemin bana ihtiyacı vardı. Sonunda teslim oldum. 6 ay kısa dönem. 237’ydi yanılmıyorsam.

Önce beni tankçı yaptılar. Daha doğrusu tank komutanı. Bir kez tankın üstünden kafamızı içeri uzatmamıza izin verdiler. Sonra, “İşte tank komutanı oldunuz” dediler. Çavuştuk ama çavuş rütbemizi vermiyorlardı. Onbaşı olarak kalmıştık. Askerde çok kıymetli bir iştir ha. Öyle yabana atmayın.

900 kişi Etimesgut’ta acemiydik. Aklımda kalan birkaç arkadaş var. Bunlardan biri de Türkiye’de o zamanlar NATO’nun en gelişmiş hava savunma sistemlerinden biri olan Stinger füzesinin yakıtını üretebilen sınırlı sayıda kişiden biriydi. Sınırlı dediysem, 2-3 kişi yani. Amerika’da eğitim görmüştü. Sistem, onun Stinger üretmek yerine yat-kalk, sağa dön-sola dön ile vatana millete daha hayırlı olacağını düşünmüştü. Zavallı çocuk, elleri parçalanmıştı.

Ve sonra kura çekildi. Ve Olağanüstü Hâl Bölgesi’ne giden ilk kısa dönemlerden biri oldum. Hatırlayacaksınız PKK’nın 33 fidanı katlettiği yere, Bingöl’e gönderilmiştim. Hem de sadece 3 ay sonrasında. Askerlik anısı bitmez. Detaylara girmeyeceğim. Ama diyebilirimki tipim ve yaşım yüzbaşı gibiydi ama ben resmen onbaşı, illegal olarak diktirdiğim rütbelerimle çavuştum. Tugay komutanı bir türlü beni çavuş yapacak imzayı atmadı. Ama kimse de “Sen neden çavuş rütbesi takıyorsun” demedi. Halbuki vatanımın bana ihtiyacı vardı. Terörizmi bitirecektim. Daha önemli olmalıydım. Sağlık sorunları nedeniyle “Spor yapamaz” raporum vardı. Yani koşuya falan çıkartmıyorlardı beni. Çaresiz inzibat yaptılar.

Neyse, günlerden bir gün, başçavuş aradı: “Sen terörist misin?”

Ben: “Yoo, Hayır değilim.”

Başçavuş: “Gizli bir örgüte üye falan mısın?”

Ben: “Hayır Komutanım. Değilim.

Başçavuş: “Ulan ben anlamadım bu işi. Git personel yüzbaşıyı gör.”

Çaresiz gittim. Personel yüzbaşı da şaşkın. Elime bir kâğıt tutuşturdu. Kâğıdın üzerinde büyük harflerle “İKK-MY 114-1 (A)” Yönergesi yazıyor. Belliki ilk kez görmüş. Aşağıda yazanlar mealen şöyle: “Adı yazılı kişi “MY 114-1 (A)” Yönergesi kapsamında Olağanüstü Hal Bölgesi’nde askerlik yapmaya uygun değildir. Erzurum ….. ‘ıncı Mekanize Piyade Tugayı … Bölüğüne sevkine.

Eee. Ne olacaktı şimdi? Kimse ne olacağını bilmiyordu tabii ki. Kâğıdı elime verdi. “Hadi git” dedi. Nasıl gideceğim? Belliki tek başıma.

Ulan bu ne ki? Sonra, sorduk soruşturduk. Anlaşılan askerliğimin beşinci ayında gazeteci olduğumun farkına varılmış, o bölgede bulunmamın uygun olmayacağı düşünülmüştü. Ya da ben bilmediğim bir şekilde fena halde sakıncalı teröristtim.

Bingöl-Erzurum arası Karlıova üstünden 2 saat. Ama o yol güvenlik sebebiyle kapalı. Çaresiz dolanacağım. Verdiler mi bana 3 gün de yol izni. Bir kâğıda baktım, bir de yol iznine. Hemen ilk konvoyla Elazığ, oradan uçakla İstanbul. Üç gün oğlumu sevdim. Sonra bir uçakla Erzurum. (Bu arada Başbakan Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş PKK terörünü benim bitirebileceğimi fark etmiş olmalı ki, ben İstanbul’dayken askerlik uzadı. Bizim 6 aylık kısa dönem oldu mu sana 9 ay)

Saat 16.59’da yani mesai bitmeden Erzurum’da adı yazılı bölüğe gittim. Komutan da şaşkın.

Komutan: “Sen nereden çıktın?”

Ben: “Bilmiyorum komutanım. Beni bu kağıtla yolladılar.”

Komutan: “Terörist misin?”

Ben: “Valla bildiğim kadarıyla değilim.”

Komutan: “Ne iş yapıyorsun?”

Ben: “Gazeteciyim.”

Komutan: “Haa, anlaşıldı.”

Benim o bölüğe gideceğim bildirilmemişti. Elinde sıradan bir fotokopi ile gidip 30 yaşında bir adam olarak askerlik yapacaktım. Çaresiz beni kabul ettiler. (Bildirim yazısı tam 3 ay sonra geldi. Yani aslında İstanbul’da üç ay daha oğlumu sevebilirmişim.)

Yalnız bir sorun vardı. Spor yapamıyordum, raporluydum. Eh bir de terörist olma ihtimalim vardı. Yani silah verilemez ve nöbet tutturulamazdı. Çaresiz bana iş yarattılar. Koskoca NATO Mayın talimatnamesini daktilo ettirdiler. Tam üç ay boyunca. Tam üç ay elimde daktilo ile dolaştım. Yani vatanı kurtardığım gibi NATO’yu da kurtarmıştım anlaşacağınız.

YÖNERGE ASLINDA NEYMİŞ?

Son günlerde Abdülkadir Selvi’nin yazısı ile gündeme geldi. Sedat Ergin de “İlk kez tanıştık” diye yazdı. Benim askere gittiğim dönemde “MY 114-1 (A)” idi. Sonra “B” si ve daha sonra da “C” si çıkmış.

MİT’in “MY 114-1 (C)” nedeniyle ordu içinde istihbarat yapamadığını söyleyenler var. Adı üstünde gizli yönerge. Her duruma bir açıklaması vardır her halde.

Yönergenin ilki, yani “A” hali 30 Mart 1990 tarihinde çıkmış. Benim tanıştığım bu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın imzasını taşıyormuş.

Bu yönergenin kabaca, TSK içindeki “sakıncalı personel” hakkında “nasıl, nerede ve kimler” tarafından istihbarat toplanacağını düzenliyormuş.

“A” yönergesinde, “sakıncalı personel” kategorisine alınan kişilerin (Ki bu durumda, bu kişi benim) kıta içi tutum ve davranışlarının birlik komutanlığınca, kıta dışı tutum ve davranışlarının MİT ve Garnizon Komutanlığınca takip ve kontrol edileceği belirtiliyormuş. (Valla kontrol eden falan yoktu. Elime kâğıdı verdiler yolladılar.)

Bu yönerge 28 Kasım 2001 tarihinde Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı döneminde yenilenmiş. “Bu kez parantez içindeki bölüm “B” olmuş.

Sonunda 2011 yılında Orgeneral Necdet Özel’in imzasıyla “C” halini almış. Bu değişiklikle “Sakıncalı personel” gibi ucu bucağı olmayan bir tanımlamadan net tarif edilmiş bir tanımlamaya geçilmiş.

(Tahminim bütün bu değişikliklerin benim yüzünden yapıldığı. Çünkü dediğim gibi askerlikte çok önemli hizmetler ifa ettim.)


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...