BARDAĞIN YARISINA BAKIŞ AÇISI…

Ahmet ÇELİK 11 May 2020

Ahmet ÇELİK
Tüm Yazıları
Türkiye'nin 30 yaş ortalaması, bin kişiye düşen otomobil sayısı ve en önemlisi de 2 yıllık ertelenen talebi ile 1 milyonluk pazardan 500-600'lere düşmüş durumda.

Nisan ayı otomobil satışları geçen hafta açıklandı. Tüm detayları sayfamızda bulabilirsiniz… Ben burada satışlara bakış açısını değerlendireceğim. Normal şartlar altında şimdiye kadar hep yeni gelen sonucu önce geçen yılın aynı ayı baz alınarak değerlendirmeler yaparız. Yani; Nisan 2020 sonucunu, Nisan 2019’a göre değerlendiririz. Bir de geçen aya göre kıyaslama yaparız. Nisan 2020’yi Mart 2020 ile değerlendiririz. Düşüş varsa düşüş var, yükseliş varsa da pazar yükseldi deriz. Bütün bunları işler kötü giderken bir tarafa bırakıp, 2017 yılına dönüp 2017’ye göre çok gerilerdeyiz demek bence pek doğru bakış açısı değil. Evet mantık olarak bakılacaksa, Türkiye’nin 30 yaş ortalaması, bin kişiye düşen otomobil sayısı ve en önemlisi de 2 yıllık ertelenen talebi ile 1 milyonluk pazardan 500-600’lere düşmüş durumda. Ama içinde yaşadığımızı süreçte Avrupa’da İtalya, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin yüzde 90’ı geçen düşüşleri karşısında Türkiye’nin bu rakamlarla ayakta durması önemli. Bu açıdan bakmak daha pozitif ve sağlıklı geliyor bana. Tabi bir de marka bazındaki artışlara da “araç bulan sattı” gibi başarı küçümseyici tavırda yaklaşmak da doğru değil. Örneğin Peugeot bu süreçte Avrupa pazarında satılmayan araçları getirterek satma başarısı gösterdi. Peugeot Türkiye’nin bu süreçte önemli bir başarı hikayesi var. Genel müdürden bayideki satış görevlisine kadar bu emeği hiçe sayıp da sıradanlaşmak bana pek doğru gelmedi. Konuyla ilgili olarak Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt birkaç gün önce yaptığı açıklamada: Avrupa'da kalan stokların Türkiye'ye kaydırılmasının önünde donanım engeli olduğunu anlatmıştı. Her markada bu durumun geçerli olmayabileceğinin altını çizen Bozkurt, "Bunun için Avrupa'nın diğer ülkelerinde satılan Toyota modellerini inceledik. Fakat, oradaki donanımların Türk tüketicinin beklentisini karşılamadığı için Avrupa'dan araç getirmedik. E-Call düzenlemesinin olmaması da bunun önünde tek başına olmasa da bir engel diyebiliriz" demişti. Bu bir markanın kendi gerçeği ve doğrusuydu… Bozkurt bu düşüncelerinde haklı…  Oysa bir başka marka için de başka bir doğru söz konusuydu… Nisan ayında büyük başarıya imza atan Peugeot Türkiye Genel Müdürü İbrahim Anaç da yaptığı açıklamada: “Bu işin arkasında çok büyük emek var. Mesele sadece araç bulup getirmek değil. Ekibimle günde 12 saate yakın mesai yaptık. Gerekli aksiyonu alıp, teşkilatı harekete geçirmek, müşterilere ulaşmak büyük gayret gerektirdi. Satanla satamayan arasındaki en büyük fark bu. Yoksa herkesin Avrupa'da aracı var.” açıklamasında bulundu. Sonuç olarak şu süreçte yapıcılığa, pozitif bakış açısına ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Yarım bardak suya, “yarısı dolu” diye bakmanın kimseye bir zararı yok. Ama “yarısı boş” demenin de bir faydası yok… 

ODD yine ağladı ve devletten teşvik istedi…

Sonuçların açıklandığı gün Otomotiv Distribütörleri Derneği ODD Başkanı Ali Bilaloğlu bir açıklama yaptı. O gün de beni Doğuş Otomotiv içindeki çok etkili ve önemli bir isim aradı. “Seni haberciliğin ve doğruluğun için tebrik ederim. Başta ODD Başkanı olmak üzere, Doğuş Otomotiv Genel Müdürleri ve diğer markaların gelen müdürleri sürekli ağlarlar ve hep başkalarından bir şeyler beklerler. Devletten, patrondan, bayiden ve tüketiciden beklerler her şeyi… Ama kendileri hiçbir şey yapmazlar” dedi. Uzun uzun konuştuk… Herkesin kulağını çınlattık!

İşlerin iyi olduğu dönemlerde de sürekli olarak devletten “hurda indirimi”, “ÖTV indirimi”, faiz indirimi” isteyen ODD Başkanı Ali Bilaloğlu yıl sonu için 500 bin adetlik satış öngörürken yine “ağlamasını” sürdürdü ve devletten indirim isteğinde bulundu. ODD Başkanı olduğu sürece otomotiv adına hiçbir olumlu gelişmeye imza atamayan Bilaloğlu, bu “indirim istekleri” ile devlet yetkilileri karşısında da kendi üyeleri karşısında da inandırıcılığını yitirmiş durumda. Daha birkaç ay önce ODD adına “ÖTV Sıfırlansın” demecini verdikten sonra diğer ODD üyelerinden gelen tepkiler üzerine geri adım atan ve benim şahsi düşüncemdi diye çeviren Bilaloğlu, şimdi yine ÖTV ve hurda indirimi isteğinde bulundu. Bu çelişkili tavırlarıyla hükümetten destek alamayan Bilaloğlu, başta ODD yönetimi olmak üzere diğer üyelerinden de destek alamıyor. ODD’nin diğer üyeleri tarafından da Ali Bilaloğlu başkanlığındaki ODD’ye “son yılların en kötü yönetimi” olarak bakılıyor. Bakın Başkan Bilaloğlu son açıklamasında ne dedi: "İç pazarın güçlenmesi ve ülkemiz otomotiv ekosisteminin canlanabilmesi adına tüketim dinamiklerinin hayata geçirilmesi çok daha büyük önem kazanıyor. Bu dinamiklerin harekete geçmesi için ODD olarak, ÖTV indirimi gibi, hurda indirimi gibi yapısal değişimlere şu an ihtiyacımız olduğunu ifade ediyoruz." Otomobilden alınan Özel Tüketim Vergisi'nde (ÖTV) yeni bir reforma ihtiyaç var.” Yani anlayacağız otomobil satma işi yine devlete düştü! Yöneticilere de bu sayede kazandıkları paralarla aldıkları teknelerde gezmek düştü…