VON DER LEYEN VE AB'NİN TÜRKİYE POLİTİKASI

Ozan CEYHUN 19 Tem 2019

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Almanya'nın Savunma Bakanı Ursula von der Leyen Salı akşamı beklediğimiz gibi Avrupa Parlamentosu tarafından AB Komisyonu Başkanı olarak seçildi.

751 milletvekilinden 383’ü onu seçtiler. En az 274 oy alması gerekiyordu. 9 oy fazla aldı. Bu seçim sonucunu eleştiren ve az bulanlar sanırım bir gerçeğin farkına varmamışlar. Artık eski Avrupa Parlamentosu yok. Yeni Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluğu sağlamak her zaman zor olacak. Onun için 383 oy bir başarı olarak yorumlanabilir. Sonuçta AB’ye sahip çıkan ve Avrupa’ya sahip çıkan Hristiyan demokratlar, sosyal demokratlar, liberaller ve diğer gruplardan bazı milletvekilleri von der Leyen’i seçtiler. Almanya’nın AB’deki ilk Komisyon Başkanını Alman sosyal demokrat milletvekillerinin seçmemesi büyük bir hataydı. Ama sorun olmadı. 

Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağ ve aşırı solcular ise bizi şaşırtmayan bir ittifak oluşturmuşçasına von der Leyen’i seçmediler. AB karşıtı ve Avrupa ile sorunlu bu milletvekillerinin von der Leyen’i seçmemesi bekleniyordu. Yeşiller ise von der Leyen’i seçmeyeceklerini açıklasalar da “reel politikacı” Yeşiller eminim onu seçtiler.

AB’nin ilk “kadın” ve ilk “Alman” Komisyon Başkanı aynı zamanda 7 çocuk annesi von der Leyen’i şimdi zor bir görev bekliyor. AB Komisyonu’nun komiserlerinin yüzde ellisinin “kadın” olacağı sözünü verdi. Bu nedenle AB üyesi ülkelerin liderleri ile pazarlık yapmak zorunda. Sonuçta komiserler üye ülkeler tarafından önerilmekte. Üye ülkelerin en az yarısının “erkek” değil “kadın” komiser önermesini sağlamak kolay olmayacak. 

Ayrıca Avrupa Parlamentosu ile bir seçim süreci daha onu bekliyor. AB Komisyonu’nu oluşturan komiserlerin de parlamento tarafından onayı gerekiyor. Özellikle Macaristan ya da İtalya gibi ülkeler tarafından önerilecek komiserler Avrupa Parlamentosu’nun onayını alırken zorlanacaklar. 

Von der Leyen 1 Kasım 2019 tarihinden itibaren AB Komisyonu Başkanı olarak komiserleri ile göreve başlayacak. 

Sadece Avrupa’da değil dünya genelinde var olan sorunlar elbette yeni AB Komisyonu’nun oluşmasını beklemiyor. Zor bir dönemde bir önce yeni AB Komisyonu’nun işbaşı yapmasında elbette yarar var.

Türkiye açısından da yeni AB Komisyonu oldukça önemli. Ursula von der Leyen, Almanya Savunma Bakanı olarak Türkiye’ye yabancı değil. Hatta NATO üyesi Almanya’nın Savunma Bakanı olarak Türkiye’nin hem NATO hem de AB’nin güvenlik politikaları açısından ne kadar önemli bir konumu olduğunu bilen bir politikacı. “Avrupa Ordusu” fikrini savunanların arasında olan von der Leyen bu hedefinin daha çok zamana ihtiyacı olduğunu da iyi bilmekte.

Mülteciler sorunu ve benzeri sorunlar söz konusu olduğunda AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacı tartışılmaz. 

Ancak günümüz dünyasında güvenlik ihtiyacının her geçen gün arttığı bir dönemde AB’nin bu açıdan da Türkiye’ye ihtiyacı olduğu ortada. NATO’nun Avrupa ve Ortadoğu’da en güçlü ordularından biri olan Türkiye özellikle terörizme karşı mücadelede en başarılı ülkelerden biri. Avrupa’nın güvenliği söz konusu olduğunda Türkiye Avrupa’ya “küstürülecek” ve “kaybedilecek” bir ülke değil.

Elbette Türkiye’nin de AB’ye ihtiyacı var. AB ve Türkiye arasındaki ilişki karşılıklı çıkarların zorunlu kıldığı bir ilişki.

Bu açından bakıldığında Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki yanlış politik adımlarını ve “kaprislerini” sadece AB üyesi olduğu için desteklemek AB Komisyonu’nun büyük bir hatası. Güney Kıbrıs, AB güvenlik politikaları açısından AB’nin çıkarları doğrultusunda değil yanlış bir “Türkiye düşmanlığı” saplantısı nedeniyle hatalar yapmakta. AB’nin Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin Doğu Akdeniz’de “haklarını ve çıkarlarını” korumasını “yanlış bir adım” olarak değerlendirmesi aslında “asıl yanlış” olan tavır. AB bu konuda “yanlış taraf” olmak yerine “arabulucu” olmalıydı. AB hatta bir “üye” ülke ve “aday” ülke arasında var olan sorunu “adil” bir şekilde çözmeye çalışan taraf olmalıydı. Maalesef bugüne kadar bunu başaramadı. 

Türkiye’ye “yaptırım tehditleri” ile yaklaşmak sorunu çözmez daha da içinden çıkılmaz hale getirir. 

Aynı şekilde Suriye ve Irak’ta terörizme karşı verilen mücadelede AB’nin ABD’nin peşine takılmaması en başta AB’nin çıkarları için gerekli.

AB’nin acilen Türkiye politikasını yeniden gözden geçirmeye ihtiyacı var. Günümüzün görevi sona ermekte olan AB Komisyonu bunu başaramıyor. Von der Leyen’in başkanı olacağı yeni AB Komisyonu’nun ilk atacağı adımlardan biri bu olmalı. Türkiye ile diyalog “tehdit dilinden” kurtarılmalı. Türkiye’ye bakış kesinlikle daha “yapıcı” ve “olumlu” olmak zorunda. “Gerçekçi” bir yaklaşıma ihtiyaç var.

Dileğimiz von der Leyen ile birlikte AB-Türkiye ilişkisinin her iki taraf için de çıkarlarına uygun bir şekilde oluşmasına yönelik adımların atılabilmesi. “İnşallah” diyoruz.