İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

NEREDE KALMIŞTIK?

YAYINLAMA:

Yıllardır elim kolum bağlı oturduktan sonra nihayet gerçek dünyama döndüm.

Kitleler beni yıllardır hem televizyonlardan hem radyolardan hem de gazete köşelerinden “bizlere gerçeği ve yalnız gerçeği veren gazeteci” olarak bilirler ve desteklerler. Bundan sonra da böyle olacak.

Benden yalnız ve yalnız doğruları duyup okuyacaksınız. Bu da bu günlerde pek rastlanmayan bir olgu…

Dört gün önce 12 Eylül 1980 darbesinin 43. yılını derin bir hüzünle hatırladık. Bir ülke halkı nasıl uyutuldu, bir gençlik nasıl sağ-sol çatışmaları ile birbirine kırdırıldı ve Türkiye nasıl dış güçlere teslim edildi…

Süleyman Demirel nasıl süngüyle gitti ve bizlerin de şerefle yanında yer aldığı bir demokrasi mücadelesi sonu nasıl yeniden 1991’de başbakan oldu.

Eski Türkiye gerçekten çok defolu bir ülke olmuştu ama o devrin özelliği gerçek demokratların var oluşu ve konuşan Türkiye için müthiş bir mücadele verme kabiliyetleri idi.

Demirel’in meşhur şapkası demokrasi meşalemizdi. Daha sonra demokrasi mücadelesinin başını çeken Erbakan Hocam da harikalar yarattı ve Anadolu insanının iktidara yürüyüş yolunu açtı. Ne mutlu bana hem gazeteci olarak hem de Demirel ve sonra da Erbakan Hocamın danışmanları olarak bu mücadelelerin tam göbeğinde aktif roller oynama imkânım oldu.

Ne yazık ki 12 Eylül darbesinin mirası olan ciddi defolu Anayasa hala yerinde duruyor ve kimse değiştiremiyor…

Cumhurbaşkanımız yeni bir Anayasa hazırlanmasını samimi bir şekilde istiyor. Ama bütün toplumun “işte bu benim Anayasam” diyeceği bir belgenin ancak ve ancak ciddi bir toplumsal mutabakat sağlanarak gerçekleşebileceği de ortada.

O zaman el birliği ile toplumumuzu kemiren kutuplaşma ve ötekileştirmeye son verelim. Bunlardan siyasi medet umanlara arkamızı dönelim.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...