
Vesayetin kucağında iktidar olmak...
Ülke ekonomisinde, siyasetinde, yargıda, STK ve medyada hücrelere kadar yerleşen vesayetçi anlayış için 2002 yılı sonun başlangıcı olacaktı. Türkiye’nin senelerce önünü kesen, ekonomiyi, bürokrasiyi, yargıyı, medyayı dar bir alana hapseden, halkın değil statükonun yanında duran vesayet odakları bugün yine sahnede...
• 1977’nin kuyruk çilesi unutulmadı. Vatandaş; et, margarin, yağ, benzin, tüp gaz almak için kuyruğa giriyordu. Garları yolcular değil, yağ almak isteyenler dolduruyordu. Benzin kuyruğu gökyüzünden bile görünüyordu. Patronlar Kulübü tarafından ayar verilen hükümetlerin devrilmesinin üzerinden 48 yıl geçti.
• Medya Patronu, Aydın Doğan'ın Mesut Yılmaz’ı pijama ile karşılaması ve eli cebinde uğurlamasının üzerinden 28 yıl geçti.
• TSK, 1960 ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el koydu. 1971 ve 1997 yıllarında ise hükûmeti istifaya zorladı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatları doğrultusunda, dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete yönelik örgüt üyesi polis ile savcıların kurduğu “25 Aralık kumpası” nın üzerinden 12 yıl geçti.
Fetullahçı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz hain darbe girişimi, İstanbul’da köprülerin kapatılması ve tankların sokaklara çıkarılması ile başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere birçok devlet kurum ve kuruluşları bombalanalı 9 yıl oldu.
Sanat ve kültürden, sağlık ve eğitime uzanan birçok alanda faydalı faaliyet göstermesi gereken STK’lar, iktidar düşmanlığı ile inanç ve düşünce özgürlüğünü baltalamayı amaçladı. STK adı altında birleşen vesayetçiler, hükümetlere parmak salladı. Kriz yönetimi için değil kriz oluşumu için çabaladı.
Tam da bu minvalde; TÜSİAD dün olduğu gibi bugün de ‘siyasete müdahale’ çabasıyla iş başında... TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, Olağan Genel Kurulu’nda konuşma yaparken açık bir biçimde vesayet dönemi Türkiye’sinde olduğu gibi seçilmiş hükümete yönelik haddi aşan sözler sarf etti. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına aykırı söylemlerde bulundu. Bunun üzerine hakkında soruşturma başlatıldı. Hükümete ayar vermeye çalışan Aras, yargı bağımsızlığına müdahale ederek iktidarı hedef aldı. Oysa TÜSİAD 2013 yılında gündemdeki yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına ilişkin bir açıklama yapmış ve açıklamada şu görüşlere yer vermişti:
“17 Aralık 2013 gününden bu yana gündemdeki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları vahim bir tablo ortaya koymaktadır. Bu iddialar yargı sürecinde ele alınırken, bu süreci gölgeleyecek eylem ve söylemlerden kaçınılması, yargı bağımsızlığına ve hukuk devleti ilkelerine bağlı kalınması gereklidir. Kimsenin kişilik hakkının zedelenmemesi, daha önce bazı büyük davalarda gözlenen ve kişilerin mağduriyetine yol açan hataların tekrarlanmaması ve tüm sürecin hukukun üstünlüğüne olan güvenimizi destekleyecek şekilde gerçekleşmesi beklentimizdir.”
İşine geldiğinde adalet arayan, işine gelmediğinde atalete düşen, İstediği zaman hukukun üstünlüğü savunan istemediğinde ise; üstünlerin hukuku için çabalayan TÜSİAD yönetimi, şimdi de muhalefetin sözcülüğüne soyundu. Kazan kaynatıyor. CHP'li Belediyelerin ihmali nedeniyle yaşanan acılarda ve ülkenin bekasını tehdit eden olaylarda TÜSİAD neredeydi?
Beşiktaş’taki gece kulübünde tadilat sırasında çıkan, 29 emekçinin yaşamını yitirdiği yangın faciasında, Patronlar Kulübü yoktu!
Küçükçekmece’de İBB’nin kazı çalışması sonrası oluşan su birikintisine düşerek yaşamını yitiren 5 yaşındaki Edanur Gezer cinayetinde, Patronlar Kulübü yoktu!
15 Temmuz Hain darbe girişimi yaşandı, Patronlar Kulübü yoktu!
Gezi Kalkışması oldu bitti, Patronlar Kulübü yoktu!
Muhalif olaylarda başını Deve Kuşu gibi kuma gömen TÜSİAD, nedense iktidarın haklı hamlelerine karşı Kartal kesildi. Bolu Kartalkaya’daki elim yangında 79 kişinin vefatını sistem yokluğuna bağlayan Patronlar Kulübü; ABD’nin California eyaletinde çıkan yangında, lüks villaların kül oluşunu, şehrin haritadan silinmesini de sistem yokluğuna bağlayabilir mi?
Netice itibariyle; AK Parti, Türkiye’yi; vesayetçilerin kucağından alarak, demokratik yönetime kavuşturdu. Dolayısıyla vesayetçilerin de düşmanı oldu, hedefi haline geldi. Çünkü AK Parti ezberleri bozdu. Vesayet anlamında son demlerini yaşayan “Patronlar Kulübü” artık dümeni istediği gibi çeviremiyor. Olan bitenler, tüm söylenenler “Üstünlerin Hukuku”nun geçmediği hükümete hazımsızlıktan... Bir bardak suda kopartılmak istenen fırtınanın özeti bu…