
Kasabanın şerifinin garip halleri: Uzun Döngünün sonunda mıyız?
Geçen yazıda Modelski’nin Uzun Döngüler Teorisini anlatmıştım. Bugün de size güncel dünya siyasetinde olayları bu Modelski’nin teorisiyle yorumlayacağımdan bahsetmiştim. Evet tam da bunu yapacağım ama Kasabanın Şerifi’nin garip halleri böyle bir söz vermesem de yazmamı gerektirecek kadar tuhaflaştı. Bir kısmımız Kasabanın Şerifi’nin garip halleri karşısında çok şaşkınken, bazılarımız (benim gibiler) ne yapacağını tahmin etmekle birlikte, bunu yapma biçimindeki aşırı kabalığı beklemiyordu.
Örneğin ben ABD’nin Küresel Hegemonya’dan vazgeçerek kendi kıtasında dünyanın en büyük gücü olarak kalmayı tercih edeceğini düşünüyordum. Tıpkı İngiltere’nin 1945’ten sonra barışçı bir şekilde kendi imparatorluğunu lağvetmesi gibi… ABD küresel hegemonyasından vaz geçerken kendisinin yerine yine kendisinin ortaklarından oluşan bir bölgesel güçler ağı bırakması gerekirdi. Ancak Trump’ın ilk önce İngiliz Başbakanı’na sonra da Ukrayna Cumhurbaşkanı’na gösterdiği kabalık, kendi emperyalist emellerini hiç saklamadan açıkça ifade eden diplomatik olmayan tutum gibi davranışları yüzünden artık ABD kendisine güvenebilecek bir müttefik de bulamayabilir. Bütün bunlar neden oluyor? Bazı uzmanların endişeyle bekledikleri gibi bir Küresel Savaş’ın arefesinde miyiz? Bu soruları teori çerçevesinde yanıtlamaya çalışacağım…
BÜTÜN BUNLAR NEDEN OLUYOR – UZUN DÖNGÜNÜN HANGİ AŞAMASINDAYIZ?
Hatırlayacaksınız, geçen yazımda dünya siyasetinde küresel hegomonyanın oluşumu, hegomonların (yani dünya gücü olan ülkelerin) doğuş, yükseliş ve çöküşleri, hegomonların hangi nedenlerle kazandığı ve rakiplerinin hangi nedenlerle kaybettiğini anlatan Uzun Döngüler Teorisi’ne anlatmıştım. Burada her hegomon (ya da dünya gücü) 100 yılı aşan bir süre boyunca dünyadaki hâkim iktisadi ve siyasi yapı ve kuralları belirleyen, Osmanlı tabiriyle “dünyaya nizamat veren”, ülkeler olmaktaydı. Elbette bu uzun döngü içinde hegomonun ortaya çıkmasını, gücünün zirvesini, gücünün azalmaya başlamasını ve küresel iktidarını kaybettiğini içeren dört ayrı aşama vardı. Bunları hatırlayalım isterseniz:
Birinci Aşama – Küresel Savaş: Hemen hemen tüm küresel güçleri kapsayan, karakteristik olarak denizde olan ve küresel sorunlarla baş edebilecek yeni bir küresel liderin ortaya çıkmasına neden olan Küresel Savaş. Yükselen küresel güç “kendisi için iyi bir savaşın” sonunda hegemonyasını ilan eder. Bu aşama 10 – 15 yıl sürer. Bu aşamada bir hegemonun varlığı altında bir dünya düzeni tercih edilmektedir, ama birkaç aday arasından hiçbiri henüz hegomon değildir. İşte savaş, sonucunda küresel hegomonyanın hangi devlete ait olacağını belirlemek için patlamaktadır.
İkinci Aşama – Dünya Gücü Veya Süper Güç: Dünya Gücü. Yeni hegomon devlet küresel sorunlara öncelik verir, bir koalisyonu harekete geçirir, kararlı ve yenilikçi bir politika stratejisi vardır. Yaklaşık olarak 20-25 yıl sürer. Bu aşamada dünya ülkeleri arasında hem bir hegemonik düzenin varlığı tercih edilir hem de bu düzen ve bir hegemon zaten mevcuttur. Bu aşamada hegomon kendi rolünü yapabileceği en iyi şekilde ifa etmektedir. Liderliğinden bir şikayet olmadığı gibi liderliğini rakip çıkabilecek bir güç de yoktur.
Üçüncü Aşama - Gayri Meşrulaştırma: Yeni ve rakip güçler yeni milliyetçi politikalar öne sürmeye başlar, hegemonun otoritesine meydan okurlar ve hegemonik güç sarsılır. 20-30 yıl sürer. Bu aşamada bir hegemon ve onun kurduğu düzen bulunmakta ama hegomonun liderliği ve hâkimiyetinin meşruiyeti artık diğer dünya ülkeleri tarafından sorgulanmakta ve kabul edilmemektedir. Modelski’ye göre bu aşamada memnun olmayan bu ülkeler arasında palazlanan bir güç “meydan okuyucu” olarak ortaya çıkar. Üçüncü aşamada hegemon güç meydan okuyucuyu yener ama kendi gücü ve hegemonyasının meşruiyetini büyük oranda kaybetmiştir.
Dördüncü Aşama – Yoğunlaşmanın Azalması: Bu aşamada hegemonun küresel sorunları çözme kapasitesi azalır ve kendi yerine geçmek için savaşan rakiplerin oluşturduğu çok kutuplu bir düzene teslim olur. Tahminen 25 – 35 yıl arası sürer. Bu aşamada dünya gücünün oluşturduğu küresel düzen diğer ülkelerce hem istenmeyen hem de (istense bile) yürütülemeyecek bir hal alır. Bu aşamada hegomon geri çekilirken çok kutuplu bir dünya doğar. Ama bu çok kutupluluk daha fazla anlaşmazlığa neden olur ve yeni bir küresel savaşa yol açar.
Şu anda içinde bulunduğumuz Beşinci Uzun Döngü’de hegomon Amerika Birleşik Devletleri’dir ve bu döngü Modelski’ye göre 1914'te başlar. Modelski Birinci ve ikinci Dünya Savaşı dönemlerini bu döngünün Birinci Aşaması (1914 – 1945 arası – 31 yıl), Savaş Sonrası devletçi politikalarla hızlı ve dengeli büyüme sürecini döngünün İkinci Aşaması (1945 – 1965 arası – 20 yıl) olarak belirler. Bu değerlendirmeleri 1987 yılında yapmıştır. Bu noktadan sonra ben yorumlayacağım. Bana göre bütün dünyada işçi ve gençlik hareketlerinin patladığı, ABD ve Rusya’nın Soğuk Savaş’a girdiği dönem döngünün Üçüncü Aşaması (1965 - 1990 arası – 25 yıl) ve Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan çok kutuplu ve kaotik dünya da döngünün Dördüncü Aşamasıdır, (1990 – tahmini 2030 arası – 40 yıl). Üçüncü aşamadaki meydan okuyucu SSCB yani komünist Rusya’dır. Kapalı sistemi, kara gücü olması, totaliter rejimi ile tipik bir meydan okuyucudur ve mücadeleyi kaybetmiştir. Ancak bu süreçte ABD de bir hegomon olarak hem popülaritesini kaybetmiş hem de fiziki olarak yıpranmıştır. Bu bizi, Modelski’ye göre, içinde olduğumuz döngünün Dördüncü Aşamasına getirmiştir. Dördüncü aşamanın ayırıcı unsuru kaotik olmasıdır. Artık dünyanın her tarafında ABD’nin liderliği sorgulanır, şüpheyle bakılır, geçmişten gelen güven ilişkileri koparken yeni küresel güç adayları (Çin ve Rusya gibi) ve bölgesel güçler (Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan) de ortaya çımaya başlamıştır. Ülkeler arasında farklı nitelik ve özelliklerde ittifak ve iş birliği anlaşmaları yapılmaktadır. Bu aşamada kritik olan nokta hegomon gücün itibarı ve otoritesini kaybetmesine rağmen halâ etrafına çok büyük zarar verecek bir güce sahip olmasıdır. Siyasi olarak 11 Eylül 2001 ve iktisadi olarak da 2008 Finansal Krizi ile temsil edilebilecek Dördüncü Aşama’nın sonuna geldiğimizi Kasabanın Şerifi’nin tuhaf, saldırgan ve kaba hallerinden anlıyoruz. Artık her ülke kendi çaresine bakmayı planlamaktadır.
KÜRESEL SAVAŞ KAPIDA MI?
Tabii ki bu soru son derece haklıdır. Çünkü Uzun Döngülerle olayları incelediğimizde her Uzun Döngünün sonunda küresel savaşa giden bir sürecin oluştuğu bu küresel savaşın da yeni uzun döngünün başlangıcı olduğu temel bilgidir. Böyle olunca Trump’ın temsil ettiği yeni izolasyonist politika ile birlikte ortaya çıkan kaos, müttefiklerini ve daha önce kurduğu ilişki ağlarını kaybeden ABD’nin zayıflaması, güven vermemesi, buna karşılık hırslı yeni güçlerin iddialı bir şekilde ortaya çıkma hevesleri bize bu soruyu sorduruyor. Ancak bu savaş Napolyon Harpleri veya Birinci ve İkinci Dünya Harpleri gibi olmayabilir. Belki de dünyanın her yanına yayılmış daha yerel muharebelerin olduğu ama kürenin her tarafında eşanlı olarak gerçekleştiği, büyük güçlerin doğrudan kendilerinin değil ama vekillerinin savaştığı bir süreç de olabilir. O zaman küresel savaşın çoktan başladığını söyleyebiliriz ve Beşinci Uzun Döngü’yü, örneğin 2010’da, bitirebiliriz. Yani eğer benim kanaatim doğruysa şu anda Altıncı Uzun Döngünün ilk aşaması olan Küresel Savaş’tayız. Bu savaş 2010 başlarından itibaren bütün dünyada iç savaşlar, ayaklanmalar, terörizm faaliyetleri ve (şu anki meşhur deyimle) vekalet savaşları ile yürütülmektedir. Eğer durum böyle ise, ABD ve uyduları ile Rusya, Çin ve (şimdi bunlara eklenen) AB arasında bir savaş sürmektedir. Ve yine, eğer şu anda bir küresel savaş sürüyorsa, ABD yanına Rusya’yı alırken AB’yi iteliyor. Belki de AB’nin kendisine karşı bağımlılığına, AB’nin ABD’nin gücü ve desteğine muhtaç ve mecbur olduğuna güvenerek böyle cüretkâr bir tablo çiziyor. Eğer içinde bulunduğumuz süreç Küresel Savaş değilse, turbun büyüğü heybededir. Ne demek istiyorum? Eğer biz hâlâ Beşinci Uzun Döngü’nün sonlarındaysak, bu şu anki durumdan daha kanlı ve daha yıkıcı bir küresel savaşın kapımızda olduğu anlamına gelebilir. Bu ise kolaylıkla nükleer savaşa dönebilecek nitelikte bir savaş olabilir. Allah hepimizi korusun. Yine de, tekrar belirtmek gerekirse, benim görüşüme göre zaten şu anda bir küresel savaş içindeyiz. Bu yüzden bütün verilere baktığımda ABD’nin bu savaşı galip bitirip yeni bir Uzun Döngü’nün belirleyicisi hegomon olarak ortaya çıkması çok muhtemeldir. Çin ve Rusya ne üretilen teknoloji ve patentler, ne askeri güç ne de iktisadi güç olarak ABD’ye yaklaşamamaktadırlar. Her ikisi de kara gücüdür, kapalı toplumlardır ve otokratik yönetimlerce yönetilmektedir. Bunlara ilave olarak Çin’in bir dünya gücü iradesi olduğunu da zannetmiyorum. Biz bundan nasıl etkileniriz? Onu da haftaya Pazartesi anlatalım…