Yeni Birlik Gazetesi
İstanbul
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

3 soruda Rusya-Ukrayna savaşında neredeyiz?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

1)-İstanbul’da yapılan görüşmelerin önemi neydi?

Rusya-Ukrayna Savaşının sonuna yaklaşıyoruz çünkü uluslararası konjonktür tarafları savaşın sonunu düşünmeye zorluyor. Ancak tarafların müzakere masasına otururken ayak sürtmesi, birbiri için diplomatik nezakete uymayan ifadeler kullanmaları savaşın bitişi için önemli olan çeşitli hususlarda anlaşamadıklarını da gösteriyor. Dolayısıyla genel haleti ruhiye, Trump’ın baskısına rağmen, tarafların savaşı sürdürme isteğini de yansıtıyor. Taraflar, birbirlerine ve ABD yönetimine savaşı bitirme ve sürdürme istekleri arasında salınarak mesaj verirken, İstanbul’da doğrudan temasa evet demeleri elbette önemli bir adım. Moskova ve Kiev, aralarındaki tüm anlaşmazlığa rağmen, toplumlar arası düşmanlığa varan hissiyata rağmen ve sahanın gerçeklerine rağmen müzakere masasına hayır demeyeceklerini gösterdiler. Bu tür anlaşmazlıklarda süreç, bir tür güven inşasına dayanır. Sahada birbirinin canını yakan ve hala kasaba kasaba kontrol hesabı yapan iki aktörden bahsediyoruz. Ateşkes sağlanabilmiş değil, daha önce varılan ateşkes anlaşmaları da genelde mührü kurumadan bozulmuş anlaşmalar. Bu nedenle, müzakereye, doğrudan temasa evet demek iki taraf arasında güven inşasına da evet demek anlamına geliyor.

Güven inşası konusunda, İstanbul adres olarak tesadüfen seçilmemiş görünüyor. 2022’de savaş henüz yeni başlamış, bu kadar kan, gözyaşı ve emek dökülmemişken, sahanın gerçekleri henüz daha belirsizken Türkiye Antalya-İstanbul hattında iki taraf arasında barış üzerinde anlaşma sağlamıştı. 2022 Dolmabahçe müzakereleri tarafların müzakere masasında doğrudan teması açısından son derece önemli, sembolik bir adımdı. Zaten sonrasında Türkiye, iki tarafın aynı amaçlar doğrultusunda tansiyon düşürmek için birlikte çalışmasına imkân veren Tahıl Anlaşmasının da mimarı oldu. Bu süreçler yaşanırken, oluşturulan güven ortamının daha sonrası için de referans olacağını söylemiştik. Nitekim süreç ve gelişmeler bizi yanıltmadı. Bu nedenle tarafların başkanlık düzeyinde olmasa dahi bir araya gelmesi, esir takası gibi güven artırıcı tedbir olarak görülebilecek olumlu gündem adımı atmaya karar vermeleri önemli. Güven inşası konusunda İstanbul’un seçilmesi, arabuluculuk/kolaylaştırıcılık hususunda Türkiye’nin seçilmesi, 2022 Dolmabahçe görüşmelerinin hatırasından başka nedenlere de dayanıyor elbette. Bu savaşta tarafların Batı’ya çok güvenmeleri için bir neden yok. Moskova, Batı’ya güvenmediğini zaten çeşitli kereler belirtmekten çekinmedi. Hatta 2022 Dolmabahçe’de varılan barış uzlaşısının da Batılı bazı aktörlerce bozulduğunu, Zelensky’nin geri adım atmaya ikna edildiğini biz Kremlin’in yaptığı açıklamalardan öğrendik. Ukrayna liderliği, elbette, Avrupa Siyasi Topluluğu koridorlarında koştururken ve Avrupalıları ABD yönetimini dengelemekte bir pazarlık kozu olarak kullanırken Avrupa’ya güvensizliğini Kremlin kadar kolay ifade edemiyor. Fakat Ukrayna’nın ABD ile Değerli Madenler Anlaşması’nı güvenlik garantileri olmadan yapmaya razı olması Kiev’in Avrupa’yı nasıl gördüğünü anlatmaya yeterli. Trump Tower benzeri sembollerle Amerikan business’ının Kiev rejimi için Avrupa ordusundan daha büyük bir garanti olduğunu düşünmüş görünüyor Zelensky yönetimi. Bu arada Avrupa’nın Kiev’i ayakta tutmak isteği de Zelensky rejimi için şimdilik bir kalkan oluşturuyor. Fakat gerçek bir ateşkes ya da barış daha güçlü garantileri gerektirecektir. Ankara, bu savaşa bulaşmış bütün aktörlerle stratejik ilişki geliştiren bir adres olarak, bugüne kadar Ukrayna-Rusya savaşında aldığı tırmanma-yayılma önleme için çalışma pozisyonu ile güven telkin ediyor. Bu güven üzerinden güven artırıcı adım atmak da son İstanbul görüşmelerinde gördüğümüz üzere daha kolay oluyor.

2)- Taraflar nerede anlaşamıyorlar ve saha gerçekleri ne söylüyor?

Taraflar savaşın başlangıcından 2023 Ağustos’undan sonra savaş istikrarsız bir statükoda tıkanıncaya kadar savaşı maksimalist amaçlara dayandırdılar. Kiev için bu amaç, Ukrayna Anayasa’sı çerçevesinde zikredilen toprak bütünlüğüne geri dönüştü. İşin Türkçesi; Kiev, bugün Rus işgali, kontrolü ve ilhakı altındaki toprakları kurtarmayı amaçlıyordu. Konvansiyonel olarak kendisinden büyük bir ordu ile savaşmak zorunda kalan bir aktör olarak bu maksimalist amacın birkaç koşulda gerçekleşebileceği umuluyordu. a)- Rusya'nın bir karşı saldırı ve sembolik kayıplarla şok edilip savaş kararlılığını kaybetmesi, b)- artan ve giderek saldırı kapasitesinin kullanılmasına imkân veren Batı desteğinin sonu gelmeyecek bir savaş ortamı yaratarak Rusya’yı yorgun düşürmesi, ya da tırmandırma korkusu kapanına hapsetmesi c)-Rus savaş ekonomisinin yaptırım ve izolasyonlar nedeniyle dönmemesi. Bugüne kadar bu koşullar ya denendi ve bir etki yaratmadı ya da tam anlamıyla gerçekleştirilmesi için uygun koşullar hazırlanamadı. Rusya’nın direnç kapasitesi beklentileri aşmış gözüküyor. Ukrayna karşısında konvansiyonel savaşı yapabilen ve yenilmeyen (yenilmemek bu noktada kazanmaktan daha önemli) ve de (en önemlisi) nükleer tırmandırmadan korkmayan bir ordu var. Dolayısıyla Rusya’ya sınırlarını göstermek için başlayan savaş Batı’nın sınırlarını açık hale getirdi. Bu noktada Ukrayna’nın maksimalist amaçlarının gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Trump’ın Zelensky’e elinde bir kartın yok, pazarlık gücün yok seslenişini kameraların önünde yapmasının temel nedeni bu. Ukrayna’ya ve üzgünüz ki Ukrayna halkına kayıplarınızı bir an önce içselleştirin ve masaya oturup uzlaşın deniyor. Kayıpları içselleştirip, küçülmüş bir statüko noktasından devam etmek sahada hiç de kötü savaşmamış bir ulus için, bu ulusun liderliği için çok kolay olmamalı. Batılı kurumlarla entegrasyon hayali alt yapının gördüğü zararları, insan kaynağı kaybının açtığı yarayı maalesef telafi etmiyor. Üstelik güvenlik garantileri ile ilgili ciddi talepler Kiev’den geldiğinde Ukrayna’yı tatmin edecek bir çözüm de bulunmadı. Bu nedenle Ukrayna için kendi güvencelerini sağlamak ya da güvenilir güvenceler elde etmek noktasında tek adres Rusya ile yapacağı müzakereler.

Ukrayna açısından kötü haber şu; Ruslar da bilinçli olarak savaş amaçlarını sınırlamadılar. Saha Ukrayna’nın tümünü kontrol ederek, Kiev rejimini değiştirme imkanını Rusya’ya şimdilik sunmadı. Ukrayna’nın NATO üyeliğini engellemeyi başarmış gözüküyorlar ama Kiev rejimi yaşadıkça silahsızlanması konusunda istedikleri çapta bir talebi Kiev ve Batı’ya dayatmaları kolay olmayacak. Ama kasaba kasaba Ukrayna’da ilerledikleri ve bu salyangoz hızı ile kontrolden rahatsız olmadıkları düşünülürse, Ukrayna ile müzakerelerde maksimalist talepleri masaya sürebilirler. Rusya pazarlıkta durmaya ikna edilmesi gereken taraf olduğunu biliyor, bütün kozların kendi elinde toplandığının farkında, ABD’nin stratejik olarak Ukrayna’daki kasabaların kaderini (Kiev’de mi kalacaklar, Moskova’da mı kalacaklar) önemsemediğinin farkında (gerçekten de bu hususun ABD stratejik bakışı açısından bir önemi yok). Dolayısıyla masada “şimdi anlaşmazsanız yarın dört bölge değil beş bölge üzerinden konuşmak zorunda kalırsınız” şakasını/tehdidini Ukrayna’ya karşı savurma gücüne sahip. Kazanabileceği en maksimum kazancı elde ettiğine karar verdiğinde masadan bir sonuç da çıkacak. Kiev rejimi yaşıyorsa, kontrol altında tuttuğu alanların Rus toprağı sayılması kadar Ukrayna’nın elindeki silah ve mühimmattın geleceği, nerede, nasıl konuşlandırılacağı, Rusya’ya savaş tazminatı ödenip ödenmeyeceği gibi hususlar önemli olacaktır. Rusya yeterince tatmin edilmezse statükocu kalmayacağını, Avrupa sınırında bir savaşı üç yıl sürdürebildiğini gösterdi sonuçta.

3)- Trump, Ukrayna’da barış isterken ciddi mi?

Batı’nın, Biden Yönetiminin ve Ukrayna’nın hesaplayamadığı faktörlerden en önemlisi, Trump’ın geri dönüşüydü. 2022’de Trump yorgunu Dünya ve ABD, liberalizmin yeni zaferini ilan ediyor, Trumpizme ABD siyasetinde bir daha açılmayacak bir parantez olarak bakıyorlardı. Ukrayna savaşı Batı’nın gözünde liberal bir savaştı. Sonuçta bu savaş kazanılamadı ve bugün ABD liberalizminin yerinde yeller esiyor. Trump iktidara gelmeden Ukrayna için realist bir vizyon çizdi ve bu savaşın gereksiz bir savaş olduğunu açıkladı. Kelimeler sadece kelime değil, ABD, bu savaşı kendi çıkarları açısından anlamsız buluyor.

Savaş uzadıkça Rusya’nın sınırı kadar Batı’nın başaramadıkları da görüldü. Trump ABD’si hegemonik bir vizyondan yola çıkıyor, bu yüzden de stratejik başarısızlıkların göz önünde durmasını arzu etmiyor. Rakiplerin neyi başardıklarını göstermekten ziyade rakip bir kazanç elde edecekse ABD ile kurulan masa, ABD ile yapılan pazarlık sonucu elde etmiş izlenimi yaratmak, herkesin bir talebinin olduğu bu çok sesli dünyada önemli. Ayrıca Trump yönetimi Ukrayna savaşının açabileceği risklerin (el yükseltme) farkında. Bir hiç için (Rusya’nın yenilmesi elbette bir hiç değil, eğer yenilebilseydi) alınan bunca risk ve maliyet Trump yönetiminin tüylerini diken diken ediyor. Bugün savaşın arkasından ABD’nin çekildiği Zelensky’i kameralar önünde azarlama şovu ile sergilenerek ABD’nin riskleri omuzundan biraz atması sağlanıyor. Ancak, tüm risk sona erdi, Rusya ve ABD/NATO Ukrayna yüzünden karşı karşıya gelmeyecek demek için savaşın bitmesi lazım. Ateşkes ile ya da barış ile…

ABD, Rusya’yı eşit rakibi olarak görmüyor. O nedenle de Moskova’yı her ileri adımında durdurmak gibi bir amacı yok. Ancak, Rusya’yı rakip olarak görüyor elbette. Rusya ile bir mücadele içerisinde. Bu mücadele teknolojik bir mücadele, kritik teknoloji ve silah sistemlerindeki gelişmede kim kimi sollayacak, ne kadar maliyetle sollayacak çok önemli. Ayrıca ABD için bu yarışta daha ciddi bir rakip var, o da Çin. Dolayısıyla, Değerli Madenler Anlaşmasından sonra üç-beş kasaba Rusya’nın elinde kalmayacak, Ukrayna milli hassasiyetleri tatmin olacak diye maliyetini kontrol etmekte zorlandığınız bir savaşı desteklemenin ABD için bir anlamı yok. Büyük güçler başka bir ligde top çeviriyorlar, elbette zalimler. Ancak bu zalimlik savaşın bitişi için şans yaratıyorsa (bugünkü konjonktürde yaratıyor) bu fırsatı kullanmak lazım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *