
Arkas Sanat Merkezi
İzmir’in gözbebeği Kordon’da, denize nazır bir lokasyondadır Arkas Sanat Merkezi. Şehrin belleğinde iz bırakmış bu bina bir dönemin diplomatik hafızasını sanatın evrenselliğiyle buluşturmaktadır. 1906 yılında Fransız Konsolosluğu olarak inşa edilen bu tarihi yapı, döneminin zarafetini taşıyan mimarisiyle dikkat çekmektedir. Fransız Hükümeti tarafından kültür ve sanat amacıyla kullanılmak üzere Arkas Holding’e 20 yıllığına tahsis edilen binanın denize bakan kısmı, bir yıl süren titiz bir restorasyonun ardından Kasım 2011’de “Arkas Sanat Merkezi” adıyla sanatseverlere kapılarını açmıştır.
Lucien Arkas’ın vizyonu ve koleksiyonu
Arkas Sanat Merkezi’nin ortaya çıkmasındaki en büyük etken, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın sanata duyduğu derin ilgidir. Kendisine ait özel koleksiyonu halkla buluşturma arzusu, bu merkezin temel taşını oluşturmuştur. Bugün 900’den fazla parçadan oluşan Arkas Koleksiyonu empresyonist tablolardan tarihi haritalara, klasik dönem eserlerinden modern sanata kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Koleksiyon hem Türkiye’den hem de yurt dışından gelen sanatseverler için eşsiz bir kaynak niteliğindedir.
İki katlı bu yapının estetik mimarisinin yanında işlevselliğiyle de dikkat çekmektedir. Çağdaş müzecilik anlayışına göre düzenlenmiş toplam 10 sergi salonu ve bir atölye ile hizmet vermekte; sergi salonları hem Arkas Koleksiyonu’na hem de dönemsel olarak Türkiye ve dünyadan getirilen özel sergilere ev sahipliği yapmaktadır. 2019 yılında Picasso-Méditerranée projesi kapsamında Pablo Picasso’nun eserlerine ev sahipliği yapması, merkezin uluslararası prestijini pekiştirmiştir.
Burası ayrıca kültürel bir etkileşim alanıdır. Eğitim programları, atölye çalışmaları ve rehberli turlar ile özellikle gençlere ve çocuklara sanatı tanıtmayı hedeflemekte sadece elit bir sanat çevresine değil toplumun tüm kesimlerine hitap eden kapsayıcı bir kültür misyonu yürütmektedir.
İzmir’in kültürel nabzı burada atıyor
Arkas Sanat Merkezi, İzmir’in kültürel kimliğine evrensel bir değer katmakta ve şehri uluslararası sanat haritasına taşımaktadır. Sahip olduğu koleksiyonun yanı sıra, yurt içinden ve yurt dışından getirdiği prestijli sergilerle bir sanat köprüsü rolü üstlenmektedir. Sanatla iç içe yaşamak isteyenler için bu merkez sadece bir uğrak değil bir gereksinimdir.
İzmir’e yolu düşen her sanatseverin, denizle sanatın buluştuğu bu özel yapıya uğraması gerekir. Çünkü bazı yapılar sadece restore edilmez adeta onlara yeniden bir ruh üflenir ve bu ruh, toplumun kültürel belleğine işler.